1.
Eş görevli sözcükler ya da söz gruplarını ayırırken konulur.
Örnek
Manavdan elma, üzüm, portakal, mandalina aldı. (Belirtisiz nesneleri ayırmıştır.)
Okulun bahçesi, sınıfın kapısı birer isim tamlamasıdır. (İsim
tamlamalarını ayırmıştır.)
Sabır, zaman ve metanet en güçlü
savaşçılardır. (Özneleri
ayırmada kullanılmıştır.)
2.
Sıralı cümleleri ayırmada konur.
Örnek
Bahçeyi suladı, civcivlere yem verdi.
Arkadaşına baktı, bir şeyler söyledi.
Çok yeme, sıcak yeme, çiğ
yeme.
Ali okula gitti, okulda kimse yoktu.
Umduk, bekledik, düşündük.
3. Özellikle uzun cümlelerde yüklemden uzak düşmüş özneden sonra konur.
Mustafa, sabahları aynı saatte kalkmasına
rağmen dün okula geç kalmıştı.
Tavuklar, yumurtlamaya başlayınca
sarf ettikleri müthiş enerjiden zayıf düşerler.
Para, insanın
temel karakteristik özelliği neyse onu öne çıkarır.
Eğitim, insanın
okulda öğrendiği her şeyi unuttuğunda arta kalan şeydir.
4. Özneyi vurgulamak, belirtmek amacıyla konur.
Örnek
Ahmet, her zaman bunu yapar.
Toplum bilimciler, daima uyanık
olmalıdır.
Şiir, hem ozanın hem de yazıldığı çağın
resmidir.
En zengin adam, aklını başında taşıyandır.
5.
Ara sözleri ayırmak amacıyla (ara sözlerin başında ve sonunda) konur.
Örnek
Annesini, biricik varlığını, kaybetmişti.
İstanbul'da, o hatıraların şehrinde, yıllarca
çalışmıştım.
Örnek olsun diye, örnek istemez ya, söylüyorum.
Köyüm, çocukluk yıllarımın geçtiği diyar, hayatımda
bir hatıra olarak yer alacak.
6.
Anlam karışıklığını önlemek amacıyla genellikle adlaşmış sıfatlardan sonra
konulur.
Örnek
İhtiyar, adama merhamet dolu gözlerle
bakıyordu.
Yaralı, askere yardım etmeye
çalışıyordu.
Genç, doktora bir şeyler anlatıyordu.
Yaşlı, bekçiyi oyalamaya çalışıyordu.
Hırsız, çocuğu bir süre kovaladı.
Yaramaz, arkadaşına bir şey anlatmaya
çalışıyordu.
7. Yazıda tırnak içine alınmayan alıntı cümlelerden sonra konur.
Örnek
Bir daha size gelmeyeceğim, diyordu.
Her insan, yapmadığı tüm iyiliklerden suçludur, diyordu.
Söyleyecek sözü olmayan yüksek sesle konuşur, diyor.
Necip Fazıl, tomurcuk derdinde olmayan ağaç
odundur, derdi.
Yüzümüzün ve gözlerimizin rengi ne olursa olsun, gözyaşlarımızın
rengi aynıdır, derdi.
8.
"Evet, hayır, yok, peki, pekâlâ, olur, hayhay, öyle, haydi, elbette,
başüstüne, tamam …" gibi cümle başında kullanılan ret ve teşvik içeren
sözcüklerden sonra konur.
Örnek
Evet, birlikte
başarabiliriz.
Hayır, yanlışta ısrar
etmeyeceğim.
Peki, söylediğiniz şekilde işi
yapalım.
Hayhay, bir saat içinde her yer hazır
olur.
Olur, ben de bu yıl tatili orada
geçireyim.
Haydi, bu işi hemen bitirelim.
Pekâlâ, dediğiniz gibi olsun.
Elbette, sizinle gelmeyi isterim.
Tamam, bir daha bu davranışta
bulunmayacağım.
Başüstüne, salonu birazdan
hazırlarız.
9. Hitaplardan sonra konur.
Örnek
Sayın Valim,
Saygıdeğer Konuklar,
Sevgili Kardeşim,
Değerli Arkadaşım,
Muhterem Hanımefendiler,
Kıymetli Gençler,
10.
Anlamı etkili kılmak amacıyla tekrarlanan sözler arasına konur.
Örnek
Hüzün, yine hüzün, yine
hüzün…
Akşam, yine
akşam, yine akşam,
Göllerde bu dem
bir kamış olsam! (Ahmet Haşim)
Yalnızlık, yine yalnızlık, yine yalnızlık…
11.
Kullanılmadığında anlamın farklı bir boyut kazandığı (cümledeki anlamın
değiştiği) sözcüklerden sonra konur.
Örnek
Oku; adam ol baban gibi, eşek olma.
Çabala, çalış Mustafa gibi, başarısız
olma.
Her şeyi zamanında yap öğretmenin gibi, aptallık
yapma.
12.
Kesirli sayılarda kesirli kısmı göstermek amacıyla konur.
Örnek
35,4 (Otuz beş tam, onda dört)
11,6 (On bir tam, onda altı)
0,44 (sıfır tam, yüzde kırk dört)
35,32 (otuz beş tam, yüzde otuz iki)
13. Cümlede özne göreviyle kullanılan ve bir isimden
önce gelen "bu, şu ve o" zamirlerinden sonra virgül işareti (,)
konur.
Örnek
O, kitabı
çok güzel bulmuş.
O, kedinin farklı gözlerine hayran
kalmıştı.
O, eski defterleri çoktan kapatmış, Osmanlıya kucağını
açmıştı. (Tarık Buğra)
Bu, arkadaşını asla unutmayacak.
Şu, bahçeyi satın aldı.
14. Bibliyografik künyelerde yazar, eser, basımevi vb. maddelerden sonra konur.
Örnek
Mehmet Kaplan, Atatürk
Şiirleri, TDK Yayınları, Ankara, 2000.
Dadaloğlu, Bütün
Şiirleri, Umutbahar Yayınları, Ankara, 2004.
Türk Dil Kurumu, İmla
Kılavuzu, TDK Basımevi, Ankara, 2009.
Akın Gülten, Şiiri
Düzde Kuşatmak, Alan Yayıncılık, 1. Baskı, İstanbul, 1983.
Falih Rıfkı
Atay, Tuna Kıyıları, Remzi Kitabevi, İstanbul, 1938.
15. Konuşma çizgisinden önceki ifadenin sonuna konur.
Örnek
Bahçe kapısını açtı. Sermet Bey'e,
— Bu
anahtar köşkü de açar, dedi. (Ömer Seyfettin)
Virgül İşareti (,) ile İlgili Önemli Uyarılar
1. "ve, ile, veya,
yahut" bağlaçlarından önce de sonra da virgül işareti kullanılmaz.
Örnek
Okula Mustafa, ile Mehmet birlikte
gelmişlerdi. (yanlış)
Okula Mustafa ile, Mehmet birlikte gelmişlerdi. (yanlış)
Okula Mustafa ile Mehmet birlikte gelmişlerdi. (doğru)
Kitap, defter, ve kalemlerini okulda
unutmuştu. (yanlış)
Kitap, defter ve, kalemlerini okulda unutmuştu. (yanlış)
Kitap, defter ve kalemlerini okulda unutmuştu. (doğru)
Bu hafta sonu İstanbul'a, veya
Ankara'ya gideceğiz. (yanlış)
Bu hafta sonu İstanbul'a veya, Ankara'ya gideceğiz. (yanlış)
Bu hafta sonu İstanbul'a veya Ankara'ya gideceğiz. (doğru)
Mustafa, yahut
Muhammed Furkan bize gelsin akşam. (yanlış)
Mustafa yahut, Muhammed
Furkan bize gelsin akşam. (yanlış)
Mustafa yahut Muhammed Furkan bize gelsin akşam. (doğru)
2. "vb.",
"vs." gibi kısaltmalardan önce virgül işareti konulmaz.
Örnek
Çarşıdan kitap, kalem, defter, vs.
malzemeler almıştı. (yanlış)
Çarşıdan kitap, kalem, defter vs. malzemeler almıştı. (doğru)
3. İsim veya sıfat tamlamalarında tamlayan ile tamlanan
arasına kesinlikle virgül gelmez.
Örnek
Kırmızı, gömlek ona çok yakışmıştı.
(yanlış)
Kırmızı gömlek ona çok yakışmıştı. (doğru)
Bahçenin, gülleri bir başka güzeldi o
diyarlarda. (yanlış)
Bahçenin gülleri bir başka güzeldi o diyarlarda. (doğru)
4. İkilemeler arasına virgül işareti konulmaz.
Evli, barklı insanlar bir araya gelmişlerdi.
(yanlış)
Evli barklı insanlar bir araya gelmişlerdi. (doğru)
Güzele her daim deste, deste güller
ile gitmek gerek. (yanlış)
Güzele her daim deste deste güller ile gitmek gerek. (doğru)
El, ele tutuşup kırlara açıldılar. (yanlış)
El ele tutuşup
kırlara açıldılar. (doğru)
Eş, dost toplanıp onları ziyarete gittik. (yanlış)
Eş dost toplanıp
onları ziyarete gittik. (doğru)
Eski, püskü elbiseler giyen kişi eğri,
büğrü konuşunca herkesten fırça yemişti. (yanlış)
Eski püskü elbiseler
giyen kişi eğri büğrü konuşunca herkesten fırça yemişti.
(doğru)
Şaka, maka Yusuf
sen orada bana bir iş, miş veremezsin. (yanlış)
Şaka maka Yusuf
sen orada bana bir iş miş veremezsin. (doğru)
5. "-sa, -se" şart kipi ekinden sonra
virgül işareti kullanılmaz.
Örnek
Ahmet bunu zamanında yazacaksa, bizi büyük bir sıkıntıdan kurtarmış
olur. (yanlış)
Ahmet bunu zamanında yazacaksa bizi büyük bir sıkıntıdan kurtarmış olur. (doğru)
Sebebi
ne olursa, olsun namaz kılmamanın mazereti olamaz. (yanlış)
Sebebi ne olursa olsun namaz kılmamanın mazereti olamaz. (doğru)
7. "hem… hem, ya… ya, ne… ne, de… de,
gerek… gerek" bağlaçlarından sonra virgül işareti kullanılmaz.
Onlar hem, nalına
hem, mıhına vuruyordu. (yanlış)
Onlar hem nalına hem mıhına vuruyordu. (doğru)
Şair; ne, serden ne, yardan vazgeçilir, diyordu.
(yanlış)
Şair ne serden ne yardan vazgeçilir, diyordu. (doğru)
Çalışanlar ya, bu deveyi gütmeli ya, bu
diyardan gitmelidirler. (yanlış)
Çalışanlar ya bu deveyi gütmeli ya bu diyardan gitmelidirler. (doğru)
Gelen de, giden de, bu saatte kadar olmadı. (yanlış)
Gelen de giden de bu saatte kadar olmadı. (doğru)
Olayda gerek, komşularımız gerek, akrabalarımız
yanımızdan hiç ayrılmadılar. (yanlış)
Gerek komşularımız gerek akrabalarımız bu olayda yanımızdan hiç ayrılmadılar.
(doğru)
8. Zarf-fiil ekleri olan "-ıp, -ip, -erek, -arak, -ınca, -ince, -dıkça, -dikçe, -madan,
-meden, -alı, -eli, -esiye, -asıya, -e, -a, -cesine, -casına, -dığında,
-diğinde, -(i)r... -mez, -ken, -meksizin, -maksızın" eklerinden
sonra virgül işareti (,) kullanılmaz.
Örnek
Bu şekilde konuşarak, kendini inkâr ediyorsun. (yanlış)
Bu şekilde konuşarak kendini inkâr ediyorsun. (doğru)
Babası gelince, eve doğru koştu. (yanlış)
Babası gelince eve doğru koştu. (doğru)
Soruları doğru yaptıkça, kendine olan güveni artıyordu. (yanlış)
Soruları doğru yaptıkça kendine olan güveni artıyordu.
(doğru)
Dereyi görmeden, paçayı sıvama. (yanlış)
Dereyi görmeden paçayı sıvama. (doğru)
Buraya geleli, bir yıl oldu. (yanlış)
Buraya geleli bir yıl oldu. (doğru)
Kalabalık adamı öldüresiye, dövdü. (yanlış)
Kalabalık adamı öldüresiye dövdü. (doğru)
Güle güle, gidin
arkadaşlar. (yanlış)
Güle güle gidin
arkadaşlar. (doğru)
Doğru cevabı bilmişçesine, seviniyordu. (yanlış)
Doğru cevabı bilmişçesine seviniyordu. (doğru)
Eve gittiğinde, annesi onu hep öperdi. (yanlış)
Eve gittiğinde annesi onu hep öperdi. (doğru)
Gelir gelmez, sofraya
oturdu. (yanlış)
Gelir gelmez sofraya
oturdu. (doğru)
Ders çalışırken, dünya ile irtibatını keserdi. (yanlış)
Ders çalışırken dünya ile irtibatını keserdi. (doğru)
Bunları yazmaksızın, öğrenemezsiniz. (yanlış)
Bunları yazmaksızın öğrenemezsiniz. (doğru)
9. Metinde "-ınca, -ince" anlamıyla zarf-fiil
görevinde kullanılan "mı, mi" eklerinden sonra virgül işareti
kullanılmaz.
Örnek
Ben aç yattım mı, kötü
kötü rüyalar görürüm nedense. (yanlış) ("yatınca" anlamında)
Ben aç yattım mı kötü kötü rüyalar görürüm nedense.
(doğru) ("yatınca" anlamında)
O eve geldim mi, kavgalar başlardı. (yanlış)
("gelince" anlamında)
O eve geldim mi kavgalar başlardı. (doğru) ("gelince" anlamında)
Virgül İşareti ile İlgili Alıştırmalar
1. Aşağıda yer
alan cümlelerde virgül işaretinin konuş gerekçelerini araştırınız.
Mustafa, Furkan, Serkan
aynı takımda oynadılar.
Eve geldi, kitaplarını alıp doğruca okula gitti.
Furkan, babasının yıllarca onun için uğraştığını, çabaladığını fark
etmeye başlamıştı.
Öğretmenini, her şeyim dediği kişiyi, asla
unutmayacaktı.
İhtiyar, adama şöyle bir baktı.
Tamam, söylediklerinizi yarın harfiyen yerine getireceğim.
Gurbet, yine gurbet, yine gurbet…
Çalış, öğren arkadaşın gibi, tembel olma.
O, hayatı her zaman anlamsız görüyordu.
2. Aşağıda yer alan cümlelerde virgül işareti yanlış konulmuştur. Gerekçelerini
araştırınız.
Babamın vasiyeti üzerine Ali, ile Ahmet onu köyüne götürdüler.
Annesine çanta, ayakkabı, gömlek, vs. şeyler aldı.
Ali yaramaz, öğrencileri idareye şikâyet etti.
Başarının, sırrını öğrenmeye çalışıyordu.
Kaptan onun mırın, kırın etmeden ilerlemesini istiyordu.
İnsanlar, da meğer duygusuz olabiliyormuş.
Bu
sınavı bana göre başaracaksa,
Burhanettin başaracak.
O
ne, annesine ne, babasına doyabildi hayatında.
Bu
yıl hem, haca hem, umreye gitmeyi düşünüyorum.
Ya, olduğun
gibi görün; ya, göründüğün gibi ol.
Bir an bütün
işlerini bitirip, evine gitmek istiyordu.
Sınıfta yersiz
bağırınca, dışarı atıldı.
Ben
yârime gül demem; gülünce, susturamıyorum.
Seni her
gördükçe, onu hatırlıyorum.
Millet olarak
durmadan, devam ediyorduk.
Sen gittin
gideli, bak kuşlar uçmaz oldu.
Yabancıyı
öldüresiye, dövdüler.
Sınavı
kazanmışcasına, seviniyordu.
Doktor
geldiğinde, iş işten geçmişti.
Soruya bakar
bakmaz, soruyu hemencecik anladı.
Kuşlar bizim diyarımıza uçarken, hüzün doluyordu içim.
Arkadaşına
durmaksızın, gel diye bağırıyordu.
Babası onu gördü
mü, başlardı ağlamaya.
Türk Dil Kurumu, Noktalama İşaretleri Açıklamalar (tdk.gov.tr)
Ayrıca bakınız
Noktalama İşaretleri Konu Anlatımı
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder