Muhasip Paşa'nın ölümünden sonra yaklaşık 25 yıl kalacağı Halep'e gider. Evlenip aile sahibi olur. Halep'te devletin sağladığı imkânlarla rahat bir yaşam süren Nabi, eserlerinin çoğunu da burada kaleme alır.
1712 yılında İstanbul'da vefat eden Nabi, Üsküdar'daki Karacaahmet Mezarlığına defnedilir.
- Nabi, "Şeyhü'ş Şuara" yani şairlerin
şeyhi unvanıyla anılır.
- Klasik şark ve İslam ilimlerini çok iyi bilen
âlim bir şairdir.
- Şiirlerinde his ve hayalden ziyade düşünceye,
manaya önem verir. Farklı konular üzerinde kafa yoran bir şair olarak da
bilinir. Nabi'ye göre şiirdeki mana, işitilmemiş, söylenmemiş, yeni
olmalıdır.
- Divan şiirinin en toplumcu şairi sayılır. Şiiri,
hayatın içinden, karşılaşılan problemlerden ve yaşamdan ayrı düşünmez. Bu
vesileyle şiirlerinde yer yer öğütlerde bulunur.
- Dindar, olgun, temiz fıtratlı, naif ve bilgin
özellikleriyle bilinir. Dindar dünya görüşü şiirlerine de yansır.
- Nabi ekolü olarak da adlandırılan "Hikemi
Şiir" akımının kurucusu sayılır. Hikemi tarz, öğüt ve bilgi vermeyi
ilke edinen amacı okuyucuyu aydınlatmak ve ona yol göstermek olan şiir
anlayışıdır. Bu tarz biraz da Nabi'nin yaşadığı dönemin koşullarından
ortaya çıkmıştır.
- Eserlerinde açık, etkileyici, akıcı, pürüzsüz,
rahat ve kolay bir söyleyiş öne çıkar. Didaktik şiir yazmayı
amaçladığından dili sade ve süsten uzaktır. Nesir (düzyazı) türündeki
eserlerinde daha ağır bir dil kullanır.
- Nabi, manzum ve mensur olmak üzere birçok yapıtta
imza atar.
- Didaktik (öğretici) şiir yazmayı amaçladığından
yani toplumcu fikirlerle hareket ettiğinden anlaşılması güç sözleri tercih
eder.
- Yapıtlarında devleti, toplumu ve sosyal hayatı
eleştirir.
- Edebi sanatlar, mazmunlar ve cinasa özellikle
başvurur fakat bu konuda aşırıya kaçmaz.
- Şiirlerinde atasözleri ve deyimlerden
faydalanmıştır. Kendisinin de bazı sözleri atasözü olarak kabul edilmiş ve
günümüze kadar gelmiştir.
- Nabi, Türkçeye büyük hayranlık duymuş Arapçayı
çok iyi bilmesine karşın tercihini her zaman Türkçeden yana kullanmıştır.
- Redifli gazelleri de sık sık kullanır.
- "Bende yok sabr-ı sükûn, sende vefadan
zerre, İki yoktan ne çıkar fikredelim bir kerre." "Na" ve
"bi" kelimeleri Arapça ve Farsçada "yok" anlamına
gelmektedir. Bu beyitte Nabî, mahlasının anlamını anlatmaktadır.
- Nâbî’nin 6'sı manzum 4'ü mensur olmak üzere 10
eseri bulunmaktadır.
Divan: Nabi'nin Türkçe ve Farsça olmak üzere iki divanı vardır. Farsça Divanı, Türkçe Divanı'nın içerisinde yer alıp 39 sayfadan oluşur.
Hayriye: Oğlu Ebulhayr Mehmet için kaleme aldığı didaktik bir eserdir. Mesnevi tarzında yazılmıştır. Hikemi tarzın en güzel örneklerinden olan eser; dini, milli, ahlaki ve insani öğütler içerir. Bu eserle Nabi, oğlunun şahsında bir genellemeye başvurup gençlere öğüt vermeyi amaçlar.
Hayrabad: Aşk ile ilgili bir macerayı anlatan mesnevidir. İçinde masalsı öğeler çok fazla geçer. Eser, İranlı Feridüddin Attar'ın bir eserinden yola çıkılarak oluşturulmuştur.
Surname: IV. Mehmet'in şehzadeleri için Edirne'de yaptığı sünnet düğünlerini anlatır. Bu düğünlerde yer alan eğlenceler, getirilen hediyeler ve düğüne katılan ileri gelenler anlatılmıştır. Eser, 578 beyitten oluşmaktadır.
Tuhfetü'l Harameyn: Nabi'nin hac yolculuğu, hac ziyareti hikâye edilmiştir. Eser, 1265'te İstanbul'da basılmıştır.
Münşeat: Nabi'nin mektuplarını içeren yapıtıdır. Mektuplarda gerek kendi hayatı gerekse yaşadığı dönem hakkında önemli özellikler yer alır.
Hadis-i
Erbain Tercümesi: Camî'nin
Farsça olarak yazdığı 40 hadisin Türkçeye tercümesini içerir.
Birdevle
içün çarha temennâdan usandık,
Bir vasl içün ağyâra mudârâdan usandık!
Hicran çekerek zevk-i mülâkat-ı unuttuk,
Mahmur olarak lezzet-i sahbadan usandık!
Düştük kat-ı çoktan heves-i devlete amma,
Ol dâiye-i dağdağa fermâdan usandık!
Dil gamla dahi dest-ü giribandan usanmaz,
Bir yâr içün ağyâr ile gavgadan usandık!
Nabi ile ol âfetin ahvâlini nakl et,
Efsane-i Mecnûn ile Leylâdan usandık!
Nabi
Nabi
Örnek 3
Bu
giryeye ey dide-i pürnem ne verürler
Bu cusiş-i bîhudeye bilmem ne verürler
Eşgim
kızıl oldukta o şuh etmedi rağbet
Ey ceşm nükudun olıcak kem ne verürler
Esbab-i
huzuru giderüp sen ne kalursun
Bilmem bu girancalığa ey gam ne verürler
Bin
raks edersen de yine def gibi cana
Tâ etmeyicek kametini ham ne verürler
Dil
farz edelim layık-i ihsan imiş amma
Halî olıcak kise-i âlem ne verürler
Arz
eyleme bîhude yere zahmını ey dil
Yok hokka-i eyyamda merhem ne verürler
Yok
fethe medet niyyet ederlerse de Nabî
Gencine-i ikbal mutalsem ne verürler
Nabi
Ayrıca bakınız
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder