XVI. yüzyıl Divan Edebiyatı sanatçısıdır. Asıl adı Abdüllatif olan Latifi, 1491'de Kastamonu'da doğdu. Köklü bir aileye mensuptur. Kastamonu'da başladığı ilköğrenimini yarıda bırakarak İstanbul'a gelip kâtiplik görevinde bulunur.
Latifi, 1546'da ona büyük ün kazandıran tezkiresini tamamlayıp Sultan Süleyman'a sunar. Ayrıca İstanbul, Belgrad, Mısır ve Rodos'ta kâtiplik yapar. Kâtipliğe başladıktan sonra İskender Çelebi'ye "Bahariyye" kasidesini sunar. Latifi, böylece hem ilim ve sanat erbabınca tanınır hem de Belgrat imaret kâtipliğine tayin edilir.
Latifi, 1582'de Mısır'dan Yemen'e geçerken bir kaza
sonucu hayata veda eder.
- Türk edebiyatında tezkire türüyle ön plana çıkan
bir sanatçıdır.
- "Latifi Tezkiresi" en önemli eseridir.
Din büyükleri, şair unvanlı padişahlar, şehzadeler ve devletin ileri
gelenlerinden bu eserinde bahseder. Onları tanıtır.
- Tezkiresinde göze çarpan önemli bir husus da
şairler hakkındaki objektifliğidir.
- Latifi, şiir ve inşa alanında yoğun emek sarf
eder.
- Şair ve sanatçıları nesnel bir açıdan
değerlendirdiği tezkiresinde 300'ün üzerinde şaire yer verir.
- Tezkirede yer alan şairler bir sanatçı gözüyle
eleştirilerek değerlendirildiği için eser, edebi tenkit türünün ilk
örnekleri arasında yer alır.
- Tezkirede oldukça sade ve kısa cümleler kullanır.
Üslubunda yer yer alaycı özellikler de yer alır.
- Latifi, eserlerinde bir vesileyle kıymetinin
bilinmediğinden şikâyet eder.
- Yaklaşık on kadar eseri olan Latifi'nin kalıcı
eserlerini mensur tarzda kaleme aldığı eserleri oluşturur.
Evsaf-ı İstanbul: İstanbul'un birçok semti, dönemin yaşayış ve
düşünce hayatı anlatılır.
Nazmü'l-cevahir: Hz. Ali'nin 207 sözünün tercümesini içerir.
Açıklamalarda dörtlük nazım birimi kullanılmıştır.
Subhatü'l-Uşşak: Yüz hadis-i şerifin tercümesini içeren bir eserdir.
Ayrıca bakınız
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder