Türk
romancı ve gazeteci Hüseyin Rahmi Gürpınar, 17 Ağustos 1864'te İstanbul'da
doğdu. Annesini daha üç yaşındayken kaybetti. Bunun üzerine Girit'e bulunan
babasının yanına gidip orada İlkokula başladı.
Altı yaşındayken babasının evlenmesi üzerine tekrar İstanbul'a dönüp anneannesinin yanında eğitimine devam etti. 1878'de Mekteb-i Mülkiyeye girdiyse de geçirdiği ciddi hastalıktan öğrenimini yarıda bırakmak zorunda kaldı.
Hüseyin Rahmi Gürpınar, sonraki yıllarda kalemiyle geçinmeye çalıştı. 1877'de "Tercüman-ı Hakikat" gazetesinde yazılarını yazmaya başladı. Daha sonra "İkdam" ve "Sabah" gazetelerinde mütercim olarak çalışmaya başladı.
II. Meşrutiyet döneminde Ahmet Rasim ile 37 sayı süren "Boşboğaz ve Güllabi" ismindeki mizah dergisini çıkardı. Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde 5. ve 6. dönemlerde Kütahya milletvekilli olarak görev yaptı.
Hüseyin Rahmi Gürpınar, ömrünün son otuz yılını Heybeliada'daki köşkünde yazılarını yazarak geçirdi. 1924'te Son Posta gazetesinde çıkan "Ben Deli miyim" romanı ahlaka aykırı bulunduğu için yargılandı. Kısa bir süre sonra beraat etti. Hüseyin Rahmi Gürpınar, 8 Mart 1944'te İstanbul'da öldü. Abbas Paşa Mezarlığı'na defnedildi.
Edebi
Hayatı
Hüseyin Rahmi Gürpınar, Servetifünun Edebiyatı'nın yazı hayatında yer almasına
rağmen topluluğa dâhil olmamış bağımsız hareket etmiş bir
sanatçıdır. Servetifünun Dönemi'nde yaşamasına karşın Ahmet Mithat
Efendi'nin halk için roman yazma geleneğini devam ettirir.
Hüseyin
Rahmi Gürpınar, romanlarını "toplum için sanat" anlayışıyla kaleme
alır. Romanlarında okuru eğlendirerek eğitmeyi amaçladığı için mizahi bir
üslup kullanır ve sosyal eleştiriye yer verir. Romanları töre romanı
özelliği taşıyıp romanlarında romanlarının yazıldığı dönemdeki toplum yaşamını
bütün canlılığıyla anlatır.
Türk edebiyatında natüralizmin temsilcilerinden olan Hüseyin Rahmi Gürpınar,
Emile Zola'dan etkilenerek deneysel tarzda roman yazma uğraşı içine
girer. "Mürebbiye", "Hayattan Sayfalar", "Ben
Deli miyim" romanları bu özellikleri yansıtır.
Sokağı, sokağın dilini edebiyatımıza taşıyan ilk sanatçı olarak kabul edilir. Çok güçlü bir gözlem gücüne sahip olan Hüseyin Rahmi Gürpınar, eserlerinde gözlem ve çevre betimlemelerine çok büyük önem verir. Natüralizm akımının etkisiyle kahramanların yaşadıkları çevrenin bütün özelliklerini eserlerinde yansıtır.
Hüseyin Rahmi Gürpınar, Batılılaşmanın yanlış anlaşılmasının oluşturduğu yıkımı, İstanbul halkının toplumsal, gelenekçi yaşantısını, aile geçimsizliklerini, batıl inançları, alafrangalaşmayı yanlış anlayanların içine düştükleri gülünç durumu eserlerinde işler. Ayrıca Tanzimat ile başlayıp Cumhuriyet sonrasına kadar devam eden bütün toplumsal değişimler eserlerinde yer alır.
İstanbul'un
bütün kesimlerini edebiyatımıza katmış İstanbul'u bütün canlılığıyla
anlatmıştır. Eserleri komik sahnelerle başlayıp dramatik bir sonla
bitmiştir.
Hüseyin Rahmi Gürpınar, halkı eserleriyle eğitmek istediğinden eserlerinde hem
konuşma diline başvurmuş hem de sade bir dil kullanmıştır. Sadece tasvir ve
olay öykülemelerinde dili yer yer ağırlaşmıştır. Bu anlamda eserlerindeki
kişileri yöresel şiveleriyle konuşturmuş taklitlere yer vermiştir.
Romanlarında
örf, adet, gelenek ve göreneklere bağlı kaldığı için halk deyimlerini de
kullanmıştır. Hüseyin Rahmi Gürpınar, canlı anlatımı, ustaca diyalogları
ile herkesin anlayabileceği eserler oluşturmuş bu sebepten halk tarafından
sevilen bir yazar olmuştur.
Romanlarının akışına doğrudan müdahale etmesi olayla ilgisi olmayan gereksiz
ayrıntılara girmesi ve sık sık gereksiz bilgiler vermesi romanlarını teknik
açıdan kusurlu kılmıştır. Bu, Ahmet Mithat Efendi'de görülen bir özellikti.
Hüseyin Rahmi Gürpınar, Ahmet Mithat'ın etkisinde kaldığı için bu
kusurlar onun eserlerinde de görülür.
Hüseyin Rahmi Gürpınar'ın romanlarındaki kahramanlar daha çok 19. yüzyıl İstanbul'unun canlı, renkli kişilikli her kesim ve sınıftan yer alan külhanbeyler, fahişeler, züppeler, mahalle kadınları, esnaf, imam, memur gibi kişilerdir.
Hüseyin
Rahmi Gürpınar'ın eserlerinde Anadolu yer almamıştır. Yazar, seçtiği
kahramanları yaşadıkları çevrede ve o çevrenin şartları ve konuşma şekliyle
canlandırmış onları ustaca konuşturmuştur. İnsanların bütün kusurlarını,
günahlarını açık açık eserlerinde işlemiştir. Bu anlamda romanlarındaki tipler
aşırı ihtiraslı, batıl inançlı, cahil, şöhret düşkünü, züppe, alafranga
özentili ve sapık kişilerdir. Bunların hepsinin ortak tarafı gülünç
olmalarıdır.
"Şıpsevdi", "Şık", "Mürebbiye" ve
"Metres" eserlerinde Batılılaşmanın yanlış anlaşılmasını kaleme alır.
Özellikle "Şık" romanı Hüseyin Rahmi Gürpınar'ın tanınmasını sağlar.
"Kuyruklu Yıldız Altında Bir İzdivaç", "İffet", "Sevda Peşinde", "Tesadüf", "Nimetşinas" eserlerinde köklü aile yapısındaki çözülüşü ve eski ile yeni düşünce çatışmalarını konu edinir. Kadın yaşamı bu eserlerde önemli bir unsur olarak işlenir.
Hüseyin
Rahmi Gürpınar, batıl inançları da "Gülyabani", "Cadı",
"Muhabbet Tılsımı" ve "Efsuncu Baba" eserlerinde işler.
Türk edebiyatının en verimli yazarlarından biri olan Hüseyin Rahmi
Gürpınar, aynı zamanda en çok okunan ve sevilen yazarlar arasında da yer
alır.
Roman
Şık
Kuyruklu
Yıldız Altında Bir İzdivaç
Şıpsevdi
Tesadüf
Mürebbiye
Gulyabani
Cadı
Kesik
Baş
İffet
Nimetşinas
Metres
Sevda
Peşinde
Hakka
Sığındık
Ben
Deli miyim
Efsuncu
Baba
Kaynanam
Nasıl Kudurdu
Billur
Kalp
Muhabbet
Tılsımı
Namuslu
Kokotlar
Deli
Filozof
Dirilen
İskelet
Mezardan
Kalkan Şehit
Hazan
Bülbülü
Tokuşan
Kafalar
Kadın
Erkekleşince
İki
Damla Yaş
Gülbahar
Hanım
Kadınlar
Vaizi
Melek
Sanmıştım Şeytanı
Katil
Buse
Tünelden
İlk Çıkış
Gönül
Ticareti
Meyhanede
Hanımlar
İki
Hödüğün Seyahati
Ayrıca bakınız
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder