Attila İlhan (1925-2005)

atilla ilhan

Şair, romancı ve senarist kimlikleriyle öne çıkan Atilla İlhan, 15 Haziran 1925'te İzmir'in Menemen ilçesinde dünyaya gelir. İlk ve orta öğrenimini İzmir'de ve babasının görev gereği bulunduğu farklı yerlerde tamamlar. İzmir Atatürk Lisesi birinci sınıfında bir kıza âşık olur. Ona bir Nazım Hikmet şiiri gönderir ve yakalanır. Bundan dolayı okuldan uzaklaştırılır ve iki ay hapis cezası alır. Bir süre öğrenimine ara vermek zorunda kalır. Daha sonra İstanbul Işık Lisesine devam eder. 1946'da buradan mezun olup İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesinde okumaya başlar. Yazın çalışmalarına da üniversite yıllarında şiirle başlar. 1948'de ilk şiir kitabı "Duvar"ı yayımlar.

Atilla İlhan, 1948'de Nazım Hikmet'i kurtarma hareketine katılmak üzere Paris'e gider. Bu hareketin bizzat içerisinde yer alır. Bu esnada Fransa ile ilgili geniş bilgi ve izlenim sahibi olur. Sonra Türkiye'ye döner. 1951'de "Gerçek" gazetesinde çıkan bir yazısı nedeniyle yeniden Paris'e gitmek zorunda kalır. Fransızcasını geliştirir. Marksist fikirler hakkında bilgi sahibi olur. Türkiye-Fransa üçgeninde gidip gelen yaşamı sonrasında Türkiye'ye döner. Gazetecilik faaliyetlerine başlar. Sinema eleştirileri kaleme alır. Böylece ünü yavaş yavaş yayılır.

Atilla İlhan, 1957'den sonra İstanbul'da sinema çalışmalarına yönelir. Birçok senaryoya Ali Kaptanoğlu ismiyle imza atar. 1960'ta tekrar Paris'e gider. Sonra İzmir'e döner. "Bıçağın Ucu" romanını yayımlar. 1973'te Ankara'ya taşınır. "Yaraya Tuz Basmak" ve "Sırtlan Payı" romanlarını burada kaleme alır. Sonra İstanbul'a yerleşen Atilla İlhan, sırasıyla "Milliyet", "Güneş" ve "Meydan" gazetesinde yazılar yazar. 1996'dan ölümüne dek yazılarına "Cumhuriyet" gazetesinde devam eder.

Atilla İlhan, 11 Ekim 2005'te İstanbul'da geçirdiği kalp krizi sonucu hayata veda eder. Cenazesi, Soğukkuyu Mezarlığı'na defnedilir.


Edebi Kişiliği
 
  • Toplumcu-gerçekçi sanatçı kimliğiyle ön plana çıkan Atilla İlhan, entelektüel çalışmalarıyla Türk edebiyatı ve düşünce dünyasına önemli katkılarda bulunur.
  • "Romantik toplumcu" olarak tanınır.
  • Şiire yeni bir ses, coşkulu bir anlatım kendine ait bir duyarlılık getirir.
  • Garip şiir akımı ve İkinci Yeni şiir anlayışının karşısında yer alır.
  • "Cebbaroğlu Mehemmed" isimli şiiriyle bir yarışmada dereceye girince tanınır.
  • "Maviciler" olarak bilinen ulusçu ve gerçekçi şiir akımını başlatır.
  • Eserlerinde hem toplumsal hem de bireysel konuları kültürel bir zenginlikle işler. 
  • Adalet, eşitlik, insan sevgisi, bağımsızlık, barış, özgürlük, halkçılık, yalnızlık, aşk, ölüm, umutsuzluk, bunaltı gibi temaları evrensel dile yakın bir üslupla kaleme alır.
  • Kişinin kendi olma isteği teması bireysel temalarda en çok işlediği konu olur. Günlük hayat akışı içindeki bireyi konu edinir.
  • "Serüven Şairi" olarak bilinir.
  • Divan ve halk şirine özgü biçim özellikleri ve imgelerini yeni şiirin öğeleriyle yoğurur.
  • "Sisler Bulvarı" kitabıyla toplumcu temalardan ziyade bireysel temalara yönelir.
  • Halk ve divan şiirine özgü özellikleri yeni şiirin unsurlarıyla sentezler.
  • Eserlerinde konuşma diline ve argolu söyleme yer verir.
  • Şiirlerinde "İmge"ye çok fazla başvurur.
  • Eserlerinde noktalama işaretlerini ve büyük harfleri kullanmaz.
  • Senaryolar kaleme alır.
  • Günlük, sıradan kişileri konu alan toplumcu-gerçekçi romanlar kaleme alır. Romanlarında tarihten beslenir.
  • "Sokaktaki Adam" ismindeki ilk romanından sonra tarihsel konulara yönelir.
  • "Yaraya Tuz Basmak" romanında Kore Savaşı yıllarından başlayıp 27 Mayıs devrimine dek süren bir subayın hayatını konu edinir.
  • "Kurtlar Sofrası", "Sırtlan Payı", "Dersaadet'te Akşam Ezanları"nda Mütareke Dönemi ve Kurtuluş Savaşı yıllarını kaleme alır.
  • "Zenciler Birbirine Benzemez" romanında Avrupa'da komünist ve antikomünist mültecilerle karşılaşan ve hayal kırıklığına uğrayan bir devrimciyi anlatır.
  • "Sırtlan Payı" romanıyla 1974 Yunus Nadi Roman Armağanı'nı kazanır. "Tutuklunun Günlüğü" şiir kitabıyla da 1974 Türk Dil Kurumu Şiir Ödülü'nü alır.

 

Eserleri

Şiir

Sisler Bulvarı

Yağmur Kaçağı

Duvar

Ben Sana Mecburum

Yasak Sevişmek

Bela Çiçeği

Tutkunun Günlüğü

Böyle Bir Sevmek

Elde Var Hüzün

Korkunun Krallığı

Ayrılık Sevdaya Dâhil

Kimi Sevsem Sensin

Roman

Kurtlar Sofrası

Sırtlan Payı

Yaraya Tuz Basmak

O Karanlıkta Biz

Bıçağın Ucu

Dersaadette Sabah Ezanları

Gezi Yazısı

Abbas Yolcu

Batı'nın Deli Gömleği

Senaryo

Yarın Artık Bugündür

Yıldızlar Gece Büyür

Kartallar Yüksek Uçar

 

Atilla İlhan'ın Şiirlerinden Örnekler

BEN SANA MECBURUM

Ben sana mecburum bilemezsin 
Adını mıh gibi aklımda tutuyorum 
Büyüdükçe büyüyor gözlerin 
Ben sana mecburum bilemezsin 
İçimi seninle ısıtıyorum. 

Ağaçlar sonbahara hazırlanıyor 
Bu şehir o eski İstanbul mudur 
Karanlıkta bulutlar parçalanıyor 
Sokak lambaları birden yanıyor 
Kaldırımlarda yağmur kokusu 
Ben sana mecburum sen yoksun. 

Sevmek kimi zaman rezilce korkuludur 
İnsan bir akşam üstü ansızın yorulur 
Tutsak ustura ağzında yaşamaktan 
Kimi zaman ellerini kırar tutkusu 
Bir kaç hayat çıkarır yaşamasından 
Hangi kapıyı çalsa kimi zaman 
Arkasında yalnızlığın hınzır uğultusu 

Fatih'te yoksul bir gramofon çalıyor 
Eski zamanlardan bir cuma çalıyor 
Durup köşe başında deliksiz dinlesem 
Sana kullanılmamış bir gök getirsem 
Haftalar ellerimde ufalanıyor 
Ne yapsam ne tutsam nereye gitsem 
Ben sana mecburum sen yoksun. 

Belki haziran da mavi benekli çocuksun 
Ah seni bilmiyor kimseler bilmiyor 
Bir şilep sızıyor ıssız gözlerinden 
Belki Yeşilköy'de uçağa biniyorsun 
Bütün ıslanmışsın tüylerin ürperiyor 
Belki körsün kırılmışsın telaş içindesin 
Kötü rüzgar saçlarını götürüyor 

Ne vakit bir yaşamak düşünsem 
Bu kurtlar sofrasında belki zor 
Ayıpsız fakat ellerimizi kirletmeden 
Ne vakit bir yaşamak düşünsem 
Sus deyip adınla başlıyorum 
İçim sıra kımıldıyor gizli denizlerin 
Hayır başka türlü olmayacak 
Ben sana mecburum bilemezsin.

Atilla İLHAN

 

AYRILIK SEVDAYA DAHİL

açılmış sarmaşık gülleri 
kokularıyla baygın 
en görkemli saatinde yıldız alacasının 
gizli bir yılan gibi yuvalanmış 
içimde keder 
uzak bir telefonda ağlayan 
yağmurlu genç kadın 

rüzgâr 
uzak karanlıklara sürmüş yıldızları 
mor kıvılcımlar geçiyor 
dağınık yalnızlığımdan 
onu çok arıyorum onu çok arıyorum 
her yerinde vücudumun 
ağır yanık sızıları 
bir yerlere yıldırım düşüyorum 
ayrılığımızı hissettiğim an 
demirler eriyor hırsımdan 

ay ışığına batmış 
karabiber ağaçları 
gümüş tozu 
gecenin ırmağında yüzüyor zambaklar 
yaseminler unutulmuş 
tedirgin gülümser 
çünkü ayrılmanın da vahşi bir tadı var 
çünkü ayrılık da sevdâya dahil 
çünkü ayrılanlar hâlâ sevgili 
hiç bir anı tek başına yaşayamazlar 
her an ötekisiyle birlikte 
her şey onunla ilgili 

telaşlı karanlıkta yumuşak yarasalar 
gittikçe genişleyen 
yakılmış ot kokusu 
yıldızlar inanılmayacak bir irilikte 
yansımalar tutmuş bütün sâhili 
çünkü ayrılmanın da vahşi bir tadı var 
öyle vahşi bir tad ki dayanılır gibi değil 
çünkü ayrılık da sevdâya dahil 
çünkü ayrılanlar hâlâ sevgili 

yalnızlık 
hızla alçalan bulutlar 
karanlık bir ağırlık 
hava ağır toprak ağır yaprak ağır 
su tozları yağıyor üstümüze 
özgürlüğümüz yoksa yalnızlığımız mıdır 
eflatuna çalar puslu lacivert 
bir sis kuşattı ormanı 
karanlık çöktü denize 
yalnızlık 
çakmak taşı gibi sert 
elmas gibi keskin 
ne yanına dönsen bir yerin kesilir 
fena kan kaybedersin 
kapını bir çalan olmadı mı hele 
elini bir tutan 
bilekleri bembeyaz kuğu boynu 
parmakları uzun ve ince 
sımsıcak bakışları suç ortağı 
kaçamak gülüşleri gizlice 
yalnızların en büyük sorunu 
tek başına özgürlük ne işe yarayacak 
bir türlü çözemedikleri bu 
ölü bir gezegenin 
soğuk tenhalığına 
benzemesin diye 
özgürlük mutlaka paylaşılacak 
suç ortağı bir sevgiliyle 

sanmıştık ki ikimiz 
yeryüzünde ancak 
birbirimiz için varız 
ikimiz sanmıştık ki 
tek kişilik bir yalnızlığa bile 
rahatça sığarız 
hiç yanılmamışız 
her an düşüp düşüp 
kristal bir bardak gibi 
tuz parça kırılsak da 
hâlâ içimizde o yanardağ ağzı 
hâlâ kıpkızıl gülümseyen 
-sanki ateşten bir tebessüm- 
zehir zemberek aşkımız

Atilla İLHAN

Ayrıca bakınız



Öz (Saf) Şiir Anlayışını Sürdüren Şiir


Serbest Nazım ve Toplumcu Gerçekçi Şiir


Milli Edebiyat Zevk ve Anlayışını Sürdüren Şiir (Memleketçiler)


Birinci Yeni (Garipçiler)


Garip Dışında Yeniliği Sürdüren Şairler


Maviciler


Hisarcılar


İkinci Yeni Şiiri


1960 Sonrası (İkinci Yeni Sonrası) Toplumcu Şiir


1980 Sonrası Türk Şiiri


Cumhuriyet Döneminde Halk Şiiri


Cumhuriyet Dönemi Türk Edebiyatında Anlatmaya Bağlı Metinler (Hikâye-Roman)


Cumhuriyet Dönemi Türk Edebiyatında Göstermeye Bağlı Metinler (Tiyatro)


Cumhuriyet Dönemi Türk Edebiyatında Öğretici Metinler


Ayrıca bakınız


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder