Şair ve oyun yazarı kimliğiyle öne çıkan Abdülhak Hamit Tarhan, 5 Şubat 1851'de İstanbul'da doğdu. İlköğrenim tahsilini Evliya Hoca, Behaeddin ve Hoca Tahsin Efendi'den aldı.
Ağabeyi Nasuhi Bey ile eğitim için Paris'e gidip özel bir kolejde eğitim almaya başladı. Orada kaldığı süre içerisinde Fransızcasını ilerletme şansı buldu. Daha sonra İstanbul'a döndü. İstanbul'da Fransız mektebine başladı ve Fransızcasını daha da geliştirmek maksadıyla Babıâli'de bulunan tercüme odasına gitti.
Abdülhak Hamit Tarhan, gençlik yıllarında babasının Tahran büyükelçiliğine tayin edilmesiyle Tahran'a gitti. Orada özellikle Farsça öğrenmeye çalıştı. Babası 1867'de vefat edince İstanbul'a döndü.
İstanbul'a dönen Abdülhak Hamit Tarhan, Tahran hatıralarını kaleme aldı. İlk eseri olan "Macera-yı Aşk"ta bu anılarını anlattı. Bu esnada ayrıca Fatma Hanım ile evlendi. Ahmet Vefik Paşa'nın öğüdünü dikkate alarak "Sabr ü Sebat" ismindeki oyununu yazdı. "İçli Kız", "Nazife", "Garam" ve "Duhter-i Hindu" eserlerini bu dönemde kaleme aldı. Bu eserlerle büyük üne kavuştu.
Hariciye mesleğini seçen Hamit, 1876'da Paris Sefareti kâtipliğine tayin edildi. İki buçuk yıl kaldığı Paris'te Fransız edebiyatını yakından tanıma şansını yakaladı. Racine, Corneille, Victor Hugo, Lamartine, Musset gibi Fransız edebiyatının önde gelen yazarlarını okudu. Paris'in eğlence dünyasında yaşadıklarını "Divaneliklerim Yahut Belde" ismiyle kitaplaştırdı. "Nesteren" ve "Tarık" oyunlarını da bu dönemde kaleme aldı.
Poti, Golos ve Bombay'da da görevlendirilen Abdülhak Hamit Tarhan, eşinin ciddi rahatsızlığı nedeniyle İstanbul'a dönmek için yola çıktı. Eşi İstanbul'a ulaşmadan Beyrut'ta vefat etti. Hamit de Beyrut'ta kaldığı kırk gün zarfında sürekli olarak eşinin mezarını ziyaret etti. Sonunda ünlü "Makber" şiirini kaleme aldı. Bu eseriyle şairliği ön plana çıktı ve büyün ün kazandı.
1886'da yeni görev yeri olan Londra'ya gitti. Burada bir İngiliz kızına âşık oldu. Onunla evlenmek istese de bu isteği gerçekleşmez. Bir İrlandalı hizmetçiyle de evlenmek ister fakat sınıf farkından ondan da olumsuz yanıt alır. Bunun üzerine "Finten" ve "Cünun-ı Aşk" eserlerini kaleme alır. İngiltere'de çok uzun bir süre kalır. 1890'da Bayan Nelly isminde bir İngiliz hanımla evlenir. Nelly'nin 1911'de ölmesinden sonra İstanbul'da Cemile Hanım ile evlenir. Bu evliliği ise sadece yirmi gün sürer. 1912'de Lüsyen Hanım ile evlenir.
Abdülhak Hamit Tarhan, 16 Mart 1920'de İstanbul'un işgal edilmesiyle Viyana'ya gider. Burada ciddi maddi sıkıntılar yaşar. Ankara Hükümeti'nin daveti üzerine yurda döner. Cumhuriyet'in ilan edilmesiyle kendisine maaş bağlanır. Aynı zamanda İstanbul Maçka Palas'ta kendisine bir daire verilir.
İstanbul'a döndüğünde kendisini tamamen sanatsal çalışmalara verdi. "Hacle", "Ölü", "Bunlar O'dur" eserlerini kaleme aldı.
Abdülhak Hamit Tarhan, Cumhuriyet'in ilan edilmesiyle İstanbul milletvekili seçildi ve ömrünün sonuna kadar vekillik görevini sürdürdü.
12
Nisan 1937'de Maçka Palas'ta öldü. Cenazesi, Zincirlikuyu Asli Mezarlığı'na
defnedildi.
Abdülhak Hamit Tarhan, II. Dönem Tanzimat Edebiyatı'nın en verimli ve üretken kalemi olarak kabul edilir. Modern edebiyatımızın kurucularından olan Hamit, gençlik yıllarında özellikle elçilik görevinde bulunduğu esnada Doğu ve Batı edebiyatlarına aşina olur. Tanzimat'ı, Meşrutiyet ve Cumhuriyet devirlerini yaşaması ona çok farklı edebi, siyasi devir ve sanatçıyı tanıma fırsatı verir.
"Sanat sanat içindir" anlayışına bağlı olan Abdülhak Hamit Tarhan, romantizm akımının etkisinde kalır. Tanzimat devrinin en büyük ve aynı zamanda en verimli şairi olan Hamit, şiirde Batılılaşma hareketinin öncülüğünü yapar. Özellikle şiirde yaptığı yeniliklerle Servetifünun şairleri üzerinde etkili olur.
Şiirin biçim özelliklerinde köklü
değişiklikler yapıp Divan Edebiyatı'nın bütün kurallarını yıkar. Hatta Divan
Edebiyatı'nı bitiren kişi olarak bilinir. Hem Doğu hem de Fransız şiirine ait
biçimleri kullanır. Dize ve uyak konusunda kural tanımayıp bu konuda oldukça
özgür davranır.
Şiirlerinde ölçü, uyak ve dil kaygısını gütmediği için şiirleri dil bakımından oldukça kusurludur. Dili, hem ağır hem de dağınık ve savruktur. Şiirlerinin çoğunda aruz veznini çok azında hece ölçüsünü kullanır.
Abdülhak Hamit Tarhan, felsefi şiir tarzını edebiyatımızda işleyen en önemli kişi olarak da bilinir. Türk şiirine büyük bir ufuk açar. Tam bir tezat şairi olan Hamit, şiirlerinde hem karmaşık hem de basit duygu ve düşüncelere yer verir.
"Tabiat" ve "aşk" şiirlerinde ana temalar olarak öne çıkar. Ayrıca günlük hayat, metafizik konular, vatan-millet sevgisi, ölüm, ümit-ümitsizlik, sevinç, feryat, isyan unsurları şiirlerindeki diğer temaları oluşturur. Kısacası Abdülhak Hamit Tarhan; lirik, epik ve bir o kadar da felsefi şiirler yazar. Eşi Fatma Hanım'ın ölümü, onun üzerinde çok büyük bir etki oluşturduğu için sonraki zamanlarda ölüm teması şiirlerinin en önemli teması haline gelir.
Abdülhak Hamit Tarhan'ın belirli bir dil anlayışı yoktur. Şiirlerinde Arapça, Farsça sözcük ve tamlamaları yoğun olarak kullandığı görülür. Bunun yanında yalın ve sade bir dille yazdığı şiirleri de vardır.
Abdülhak Hamit Tarhan, tiyatro türünde yirmi bir eser ortaya çıkarmıştır. Tiyatro eserlerini oynanmak için değil okunmak için yazmıştır. Tiyatrolarında konu, genellikle uzak ülkelerde geçmiştir. Hamit, mutluluğun kaynağını doğada aradığından tiyatrolarında doğa manzaralarının tasvirleri oldukça önemli yer tutar. Tiyatro oyunlarının tümü dram şeklindedir. Oyunlarında önce Namık Kemal'in etkisi görülse de sonrasında daha çok Shakespeare ve Victor Hugo'dan etkilenir.
Tiyatroları teknik açıdan sahnede oynanmaya uygun değildir. Tiyatro eserlerinin bir kısmı manzum (şiir şeklinde), bir kısmı da mensur olarak (düzyazı) kaleme alınmıştır. Nazım-nesir karışımı oyunları da vardır. Romantizm akımının etkisinin görüldüğü tiyatrolarında ağır ve süslü bir dil kullanır. Tiyatrolarındaki karakter tahlillerinde oldukça başarılıdır. Bireyin iç dünyasına yönelir.
Edebiyatımızda ilk pastoral şiir olan "Sahra"yı yazar. Eserde köy ve kır hayatını övmüştür.
Ölümle ilgili metafizik düşüncelerini "Makber", "Ölü", "Hacle", "Bunlar O'dur" eserlerinde işler.
"Makber", Abdülhak Hamit Tarhan'ın en önemli şiiri sayılır. İlk eşi olan Fatma Hanım'ın ölümü üzerine kaleme aldığı ağıt özelliği ağır basan bir şiirdir. Çok uzun bir şiir olan "Makber" şiiri, şiirimizde metafizik düşünmenin başlangıcı olarak da kabul edilir.
"Belde" adlı şiir kitabında şehir hayatıyla Paris'teki sanat ve eğlence hayatını işlemiştir.
Edebiyatımızda uyaksız ilk şiir örneği sayılan "Validem" eserinin sahibidir.
"Sabr u Sebat" ve "İçli Kız" ismindeki tiyatro eserlerinde konuyu günlük hayattan alır.
Abdülhak Hamit Tarhan, roman ve hikâye
türünde herhangi bir eser kaleme almamıştır.
Şiir
Sahra
Makber
Ölü
Hacle
Bunlar
Odur
Divaneliklerim
Yahut Belde
Bâlâdan
Bir Ses
Garam
Bir
Ses
Validem
Tayflar
Geçidi
İlhâm-ı
Vatan
Ruhlar
Bir Sefilenin Hasbihali
Tiyatro
Macera-yı
Aşk
Sabr
ü Sebat
İçli
Kız
Duhter-i
Hindu
Nesteren
Eşber
Tezer
Zeynep
İlhan
Tarık
İbn-i
Musa
Hakan
Turhan
Finten
MAKBER
Şimdi buradaydı gitti elden
Gitti ebede gelip ezelden
Ben gittim o haksar kaldı
Bir köşede tarumar kaldı
Baki o enisi dilden eyvah
Beyrutta bir mezar kaldı
Bildir bana nerde nerde Ya Rab
Kim attı beni bu derde Ya Rab
Nerde arayayım o dil rübayı
Kimden sorayım bi-nevayı
Derler ki unut o aşnayı
Gitti tutarak reh-i bekayı
Sığsın mı hayale bu hakikat
Görsün mü gözüm bu macerayı?
Sür'atle nasıl da değişti halim
Almaz bunu havsalam hayalim.
Çık Fatıma! lahdden kıyam et
Yâdımdaki haline devam et
Ketm etme bu razı şöyle bir söz
Ben isterim ah öyle bir söz
Güller gibi meyl-i ibtisam et
Dağı dile çare bul meram et
Bir tatlı bakışla bir gülüşle
Eyyamı hayatımı temam et
Makber mi nedir şu gördüğüm yer
Ya böyle reva mı ey cay-ı dilber
Abdülhak Hamit Tarhan
Ayrıca bakınız
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder