Şairin
çok iyi bildiği bir gerçeği bilmiyormuş anladığını anlamıyormuş gibi görünme
sanatına tecahül-i arif sanatı denir. Çoğunlukla soru sorma veya sorulan bir
soruya cevap verme biçiminde karşımıza çıkar. Amaç bir anlam inceliğiyle nükte
oluşturmaktır.
Tecahülüarif sanatı daha çok mübalağa (abartma) ve istifham (soru sorma) sanatlarından yararlanarak oluşturulur. Bu sanatta dize genellikle bir soruyla neticelendirilir. Tecahülü arif sanatıyla yüceltme, övme, yerme, hayret vb. duygulardan biriyle bir incelik oluşturma yoluna gidilir.
Tecahülüarif (Bilmezlikten Gelme) Sanatına Örnekler
Örnek 1
Geç fark ettim taşın sert olduğunu
(Cahit Sıtkı Tarancı)
Açıklama: Şair, taşın sert olduğunu, suyun insanı boğduğunu aslında çok iyi bilmektedir. Bu dizelerde bunları bilmiyormuş gibi düşüncelerini dile getirmektedir. Şair, bir inceliği, nükteyi amaçladığından şiirde tecahülüarif (bilmezlikten gelme) sanatına başvurmuştur.
Örnek 2
Göz gördü gönül sevdi ey yüzü mâhım,
Kurbanın olam var mı benim bunda günahım.
(Nahifî)
Açıklama: Şair, bilinen bir şeyi bilmezlikten gelmiştir. Bir nükte ile düşüncelerini işlemiştir. Sanki gönlün ay yüzlü sevgiliyi sevmesinden haberi yokmuş gibi davranarak tecahülüarif (bilmezlikten gelme) sanatına başvurmuştur. Kendisi âşık olduğu halde bundan haberi yokmuş gibi davranmıştır.
Örnek 3
Ey şuh Nedima ile bir seyrin işittik,
(Nedim)
Şuh: çılgın
Açıklama: Beyitte Nedim, sevgilisiyle Göksu'ya gidip eğlenmiştir. Elbette bundan haberdardır. Bir nükte ile sanki bunu başkasından duymuş da haberi olmuş gibi dile getirmiştir. Böylece tecahülüarif (bilmezlikten gelme) sanatı ortaya çıkmıştır.
Örnek 4
Edirne şehri mi bu ya gülşen-i me'va mıdır
(Nefi)
Gülşen: gül bahçesi
Açıklama: Şair, çok iyi bildiği bir gerçeği bilmezlikten gelmiştir. Elbette yerin Edirne olduğunu bilmektedir. Bir nükte ile buranın cennet bahçesi olduğunu dile getirmektedir. Böylece tecahülüarif (bilmezlikten gelme) sanatı ortaya çıkmıştır.
Örnek 5
BU ELLER MİYDİ
Bu
eller miydi masallar arasından
Rüyalara uzattığım bu eller miydi?
Arzu dolu, yaşamak dolu,
Bu eller miydi resimleri tutarken uyuyan.
Bilyaların aydınlık dünyacıkları
Bu eller miydi hayatı o dünyaların.
Altın bir oyun gibi eserdi
Altın tüylerinden mevsimin rüzgârı.
Topraktan evler yapan bu eller miydi
Ki şimdi değmekte toprak olan evlere.
El işi vazifelerin önünde
Tırnaklarını yiyerek düşünmek ne iyiydi.
Kaybolmuş o çizgilerden
Falcının saadet dedikleri.
O köylü çakısının kestiği yer
Söğüt dallarından düdük yaparken...
Bu eller miydi kesen mavi serçeyi
Birkaç damla kan ki zafer ve kahramanlık.
Yorganın altına saklanarak
Bu eller miydi sevmeyen geceyi.
Ayrılmış sevgili oyuncaklardan
Kırmış küçücük şişelerini.
Ve her şeyden ve her şeyden sonra
Bu eller miydi Allaha açılan!
(Fazıl Hüsnü Dağlarca)
Açıklama: Bu şiirde de şair, "Bu eller miydi?" ifadesiyle çok iyi bildiği bir gerçeği bilmezlikten gelmektedir. Bir nükte yani incelikle düşüncelerini işlemektedir. Şairin bunu soru yoluyla dile getirmesi de tecahülüarif (bilmezlikten gelme) sanatına başvurduğunu gösteren başka bir kanıttır.
Örnek 6
Eğilmiş arza kanar, muttasıl kanar güller
(Ahmet Haşim)
Açıklama: Şair, "Sular mı yandı neden tunca benziyor mermer?" dizesiyle aslında çok iyi bildiği bir gerçeği bilmezlikten gelmektedir. Şair, suların yanmayacağını çok iyi bilmektedir. Bunu bilmiyormuş gibi davranmıştır. Böylece tecahülüarif (bilmezlikten gelme) sanatı ortaya çıkmıştır.
Örnek 7
İçimde kor donar, buzlar çözülür
(Hicranî)
Açıklama: Şair, çok iyi bildiği bir gerçeği bilmezlikten gelmiştir. Böylece tecahülüarif (bilmezlikten gelme) sanatını ortaya çıkarmıştır. "Yağan ateş midir, kar mıdır bilmem." dizesinde bu sanat karşımıza çıkmaktadır. Şair, ateşin değil de karın yağdığını herkes gibi çok iyi bilmektedir. Bir nükte ile ifadelerine güç katmak için bu yola başvurmuştur.
Örnek 8
Altında mı üstünde mi midir cennet-i âlâ
Elhâk bu ne hâlet, bu ne hoş âb ü hevâdır
(Nefi)
Açıklama: Şair, İstanbul'u övmek için yazdığı şiirde cennetin İstanbul'un altında veya üstünde olmadığını çok iyi bilmektedir. Tecahülüarif (bilmezlikten gelme) sanatı mübalağa sanatıyla birlikte de kullanılır. Burada da mübalağalı bir anlatımla tecahülü arif sanatı oluşmuştur.
Örnek 9
O çay ağır akar, yorgun mu bilmem
Açıklama: Şair, çayın yorgun olamayacağını ve yine
hasta olamayacağını çok iyi bilmektedir. Bunu bir nükte ile bilmiyormuş gibi
davranma yoluna gitmiştir. Böylece tecahülüarif (bilmezlikten
gelme) sanatı ortaya çıkmıştır.
Örnek 10
Âb-gûndur günbed-i devvâr rengi bilmezem
Ya muhît olmuş gözümden günbed-i devvâre su.
(Fuzuli)
Âb-gûn: su rengi
Açıklama: Şair, bir nedenden dolayı ağlamıştır. Gökyüzünün niçin su renginde olduğunu bilmediğini söyleyerek bunu gözyaşlarının göğü kaplamasına bağlamıştır. Şair, elbette ki gökyüzünün su renginde olduğunu bilmekte fakat bunu bilmezlikten gelmektedir. Böylece tecahülüarif (bilmezlikten gelme) sanatı ortaya çıkmıştır.
Örnek 11
Yılın ilk karı yağdı,
Açıklama: Şiirin üçüncü dizesinde "ölülerimiz üşür mü ki?" ifadesinde tecahülüarif (bilmezlikten gelme) sanatı söz konusudur. Şair, ölülerin üşümeyeceğini elbette bilmekte fakat bunu bilmezlikten gelerek bir nükteyle düşüncelerini dile getirmiştir.
Örnek 12
Ecel tuzağını açamaz mısın
Açıp da içinden kaçamaz mısın
Azat eyleseler uçamaz mısın
Kırık mı kanadın kolların hani
(Hıfzı)
Açıklama: Şair, burada çok iyi bildiği bazı şeyleri bilmezlikten gelerek tecahülüarif (bilmezlikten gelme) sanatına başvurmuştur. Şair, elbette kimsenin ecel tuzağını açamayacağını ve içinden kaçamayacağını çok iyi bilmektedir. Bunu bilmezlikten gelmiştir.
Ayrıca bakınız
Ayrıca bakınız
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder