Tariz (İğneleme)

Sözcük anlamı "taşlama, taş atma, iğneleme, dokundurma"dır. Söylenen sözün ya da kavramın gerçek ya da mecaz anlamı dışında büsbütün tersini kastetme sanatına tariz (iğneleme) denir. Bir kişiyi küçük düşürmek için kastedileni tam tersi sözlerle söyleyip dokundurma sanatıdır.

Tarizde sözün gerçek ya da mecaz anlamda olması önemli değil söylediklerimizin tersinin karşı tarafta anlaşılması önemlidir. Tariz (iğneleme) sanatında; söz, nükteli ve nazikçe söylenilir.  Bazen parantez içerisine alınan ünlem işareti (!) ile gösterilir.

Örnek 1

Genç şâirlerden biri yazdığı bütün şiirlerini Yahya Ke­mal'e okur, sonra büyük bir merakla sorar:

-Üstadım, içlerinden hangilerini beğendiniz?

Yahya Kemal şöyle cevap verir:
-Henüz okumadıklarınızı!

Yahya Kemal, genç şairin yazdıklarının bir değerinin olmadığını nükteli ve ince bir anlatımla ifade etmiştir. Yani tariz (iğneleme) yapmıştır.

Örnek 2

Bir yetim görünce döktür dişini,

Bozmaya çabala halkın işini,
Günde yüz adamın vur kır dişini,
Bir yaralı sarmak için yeltenme.
(Huzuri)

Bu dörtlükte toplumca hoş görülmeyen istenmeyen şeyler övülmüştür. Şair, aslında yazılanların tam tersini kastetmektedir. "Yetim" kavramı gibi duygu atmosferi yoğun bir kavramla söylenilene güç katmak istemektedir. Yetim hakkına dikkatleri çektirmektedir bir şekilde. Böylece tariz (iğneleme) sanatı ortaya çıkmıştır.

Örnek 3

Aferin oğlum Ahmet,

Bu yolda devam et!
Herifoğlu Sen Mşel’de koyuvermiş sakalı
Neylesin bizim köyü,
Nitsin Mahmut Makal’ı. 

(B. Rahmi Eyüboğlu)

Eyüboğlu bu dizlerde Fransa'ya giden köyünü, vatanını unutan aynı zamanda zevk içinde bir hayat süren oğlunu eleştirmektedir. İyi olarak anlattığı bu davranışların aslında tam tersini kastetmektedir. Dolayısıyla tariz (iğneleme) sanatı ortaya çıkmıştır.

Örnek 4

Bir nasihatim var zamana uygun

Tut sözümü yattıkça yat uyanma
Meşhur bir kelam var: "Sen kazan, sen ye."
El için yok yere ateşe yanma

(Huzuri)

Yukarıdaki dörtlükte şair, boş boş yaşamanın, yan gelip yatmanın, bencil davranmanın iyi bir şey olduğunu dile getirmiştir. Aslında söylemek istenilen bunun tam tersidir. Düşüncelerini ince, dokunaklı bir şekilde işlemiştir. Sonuçta tariz (iğneleme) sanatı ortaya çıkmıştır.

Örnek 5

Her nere gidersen eyle talanı

Öyle yap ki ağlatasın güleni
Bir saatte söyle yüz bin yalanı
El bir doğru söz söylerse inanma

(Huzuri)

Yukarıdaki dörtlükte şair; "her şeyi talan etmeyi, gülenleri ağlatmayı, yalan makinesi olmayı, doğru söze inanmamayı" ince ve nükteli bir şekilde eleştirmiştir. Yazılanların tam tersini kastetmiş böylece tariz (iğneleme) sanatı ortaya çıkmıştır.

Örnek 6

Üç parmak noksan öç ölçersen kile

Tatlı söz konuşma bir kimse ile
Dört kuruşa sekiz kuruş et hile 
Hilekârlık hoş sanattır usanma

"Hilekârlık" yapmayı "tatlı söz konuşmamayı" övercesine düşüncelerini işlemiştir. Gerçekte de böyle davrananları eleştirmiştir.

Örnek 7

Gördüğüm şeyi asla sezemem

Korku bilmem hiç yalnız gezemem
İcap etse kendi adım yazamam
Kâtiplikte gayet iştirahım var

"Cehalet" ve "cesaret" kavramları bağlamında tariz (iğneleme) yapılmıştır. Korkakların kendilerini cesaretli; cahillerin kendilerini bilgili saymalarını nükteli bir şekilde eleştirmektedir.

Örnek 8

Bize kâfir demiş müfti efendi.

Tutalım ben ona diyem müselman
Varıldıkta yarın rûz-ı mahşerde
İkimiz de çıkarız anda yalan

Bu dörtlükte müftü efendiye resmen bir hakaret söz konusudur. Söylenilenin tam tersi kastedilmiştir. Yani hâşâ müftü efendi Müslüman değildir, demek istemektedir. Ben de kâfir değilim der. Böylece tariz (iğneleme) sanatı ortaya çıkmıştır.

Örnek 9

Mehmet Akif Mısır'da iken yakın dostu Ferit Bey'den hiç mektup almaz. Ancak Akif'in annesi İstanbul'da vefat edince Ferit Bey'den bir taziye mektubu alır. Mektuba cevap yazan Akif şöyle der:

"Yahu senden ses seda çıkması için bizim evden cenaze çıkması mı lazım?" 

Akif, yukarıdaki cümlelerde ince ve nükteli bir anlatımla dostunu eleştirmektedir. Böylece tariz (iğneleme) sanatı ortaya çıkmıştır.

Örnek 10

Osmanlı'nın son dönem sadrazamlarından Ali Paşa, Girit seferinde başarı gösteremeden döner. Ali Paşa'yla arası bozuk olan Ziya Paşa bu olay üzerine şu iki dizeyi yazar:

"Vermedi ablukada şan-ı donanmaya halel 

İngiliz devletine olsa sezadır amiral"

Dizelerde Ali Paşa'nın tariz (iğneleme) sanatına başvurduğu görülür. Birinci dizede Ali Paşa'nın Türk donanmasının şerefini beş paralık etmesini "donanmanın ihtişamına leke sürmedi" sözüyle dile getirmektedir. Bir sonraki dizede ise düşüncesini daha ileriye taşıyarak Ali Paşa'nın İngiliz donanmasına amiral olması gerektiğini söyleyerek aslında onun beceriksizliğini ortaya koymaktadır.

Ayrıca bakınız


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder