19. yüzyılda yaşamış lirik bir halk şairi
olan Ruhsati'nin asıl ismi Mustafa'dır. Sivas'ın Deliktaş bucağında 1835'te
doğmuş hayatının neredeyse tümü burada geçmiştir.
Çok küçük yaşlarda yetim kaldığı için iyi
bir tahsil görme olanağı bulamamıştır. Ruhsati, Deliktaş ağalarından Ali
Ağa'nın yanında kalmış rençberlik, çobanlık yapmıştır. Saz çalmamış fakat
hayatı boyunca birçok âşıkla karşı karşıya gelmiş onlarla atışmıştır. Bazı
deyişleri nedeniyle tutuklanmıştır.
Tasavvufa bağlı bir şair olarak aruz
ölçüsüyle didaktik tarzda şiirler yazmıştır. Bu şiirlerde mistik düşüncelere de
yer verir. Başarılı olduğu şiirler ise hece tarzında yazmış olduğu
koşmalarıdır. Şiirlerinin çoğunu da hece ölçüsüyle yazmıştır.
Şiirlerinde hem ilahi aşkı hem de beşeri
aşkı işlemiştir. Gerçeklik ve doğruluktan ayrılmayan Ruhsati'nin destanları
hariç şiirleri genellikle 3-5 dörtlükten oluşur. Dili, açık, anlaşılır, sade ve
akıcıdır. Şiirlerinde daha çok yarım kafiyeyi kullanmıştır. Yer yer zengin
kafiyeyi kullanmış betimlemeye de çok fazla başvurmuştur.
Ruhsati'nin şiirlerinde köy hayatından çok
fazla motife de rastlanır. Halkın duygu, düşünce, kültür ve inanç yapısını
şiirlerinde işler. Ruhsati, bir köy şairi olduğu için köy söyleyişleri
şiirlerinde çok fazla yer alır.
Ruhsati, Hz. Muhammed'e (SAV) tutkun
biridir. Kendisini Nakşibendî tarikatına mensup biri olarak görür. Oldukça iyi
bir Müslüman olan Ruhsati'yi Sivaslılar veli bir zat olarak görürler. Mezarını
bile kutsamaktadırlar.
Ruhsati, başta Karacaoğlan, Âşık Ömer ve
Gevheri olmak üzere birçok şairden etkilenmiştir.
Mezarı doğduğu yer olan Sivas
Deliktaş'tadır.
Örnek 1
YİNE BAHAR GELDİ BÜLBÜL SESİNDEN
Yine bahar geldi bülbül sesinden
Sada verip seslendi mi yaylalar
Çevre yanın lale sümbül bürümüş
Gelin olup süslendi mi yaylalar
Sefil sümbül boyun eğmiş bakıyor
Sarıçiçek amber olmuş kokuyor
Senin bu hasretin beni yakıyor
Al giyinip feslendin mi yaylalar
Gül açılmış koku katıyor yelden
Okusam da anlamıyor bin dilden
Çekeyim derdimi ne gelir elden
Eğip boynun uslandı mı yaylalar
Ben de senin gibi ersem murada
Neyleyim ki elimde yok irade
RUHSATİ'yim gam yüklerim kirada
Beni görüp yaslandın mı yaylalar
Ruhsati
ON BİRİNDE BİR GÜZELE HİZMETİM
On birinde bir güzele hizmetim
Yeni açmış has bahçede gül gibi
On ikide henüz gelmiş baharı
Akar gider boz bulanık sel gibi
On üçünde ebru zülfü top durur
Aklı fikri temelinden kopturur
On dördünde yanağından öptürür
Dili şeker dudakları bal gibi
On beşinde çilesini doldurur
On altıda kendisini bildirir
On yedide maşukunu öldürür
Göz ucuyla bakar gider yel gibi
On sekizde gördüğünü şaşırmaz
On dokuzda döktüğünü döşürmez
Yiğirmide aklın derer taşırmaz
Sahip olur her yanına mal gibi
Yirmi beşte döner yüceden gider
Otuzunda dört etrafın denk eder
Otuz beşte yavaş yavaş kan gider
Kırk yaşında geçmez olur pul gibi
Kırk beşinde kızıl düşer gülüne
Ellisinde yokuş gelir yoluna
Elli beşte bak dünyanın haline
Tozar gayri sermayesiz kül gibi
Altmışında duvarlara yan gelir
Altmış beşte gözlerinden kan gelir
Yetmişinde umut etme can gelir
Tekne taşır teneşirde sal gibi
Yetmiş beşte söyler söyler usanmaz
Sekseninde her ne etse utanmaz
Seksen beşte yatar gayri uyanmaz
Ne söylersen haber vermez lal gibi
Doksanında hazır eyle bezini
Doksan beşte kimse çekmez nazını
Yüz yaşında teslim eder özünü
Ey RUHSATî felek yine dul gibi
Ruhsati
DAHA SENDEN GAYRI ÂŞIK MI YOKTUR
Daha senden gayrı âşık mı yoktur
Nedir bu telaşın ey deli gönül
Hele düşün devr-i Âdem’den beri
Neler gelmiş geçmiş say deli gönül
Günde bir yol duman çöker serime
Elim ermez gidem kisb ü kârime
Kendi bildiğine doğrudur deme
Gel iki adama uy deli gönül
Şu yalan dünyadan ümidini üz
İnanmazsan bak kitaba yüz be yüz
Hanen mezaristan malın bir top bez
Daha doymadıysan doy deli gönül
…
Bir gün bindirirler ölüm atına
Yarın iletirler Hakk'ın katına
Topraklar susamış adam etine
Hep ağzını açmış hey deli gönül
Mevlâ'm kanat vermiş uçamıyorsun
Bu nefsin elinden kaçamıyorsun
RUHSATİ dünyadan geçemiyorsun
Topraklar başına vay deli gönül
Ruhsati
Ayrıca bakınız
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder