Dağ adamı, hasta eder: Görgüsüz insanlara haber anlatmak oldukça
güçtür.
Dağ ardında olsun da yer altında olmasın: Kişi yaşasın da uzakta olsun hiç önemli değildir.
Dağ başı dumansız olmaz: Yüksek mevkilere, makamlara gelmiş ve sorumluluk alan kimselerin başında dert eksik olmaz.
Dağ başına kış gelir, insanın başına iş gelir: Kış, soğuk ilkin yüksek yerlere gelir. Bunun gibi insanın başı da felaketlerden kurtulmaz.
Dağ dağa kavuşmaz, insan insana kavuşur: İnsan, her nerede olursa olsun bir gün diğerine kavuşabilir.
Dağ ne kadar yüce olsa yol üstünden aşar: İmkânsız olan zorlukların da üstesinden gelinebilecek bir yol vardır. Azimli, sabırlı olmak gerekir.
Dağda bağın var, yüreğinde dağın var: Belli bir varlığı olan kimse varlığını sürekli düşünüp bir korku içinde hayatını devam ettirir.
Dağda gez, belde gez insafı elden bırakma: Eşkıya olsan dahi insaflı olmaktan kaçınma.
Dağları ıssız sanma, körleri gözsüz sanma: Aslında bazı şeylerden yoksun gibi görünen kişi ve nesnelerin birçok şeye gebe oldukları bilinen bir gerçektir.
Daha iyisi can sağlığı: Bulunabileceklerin en iyisi oldu.
Damlaya damlaya göl olur: Küçük ve önemsiz gibi görünen şeyler birikerek büyük şeyleri oluşturur.
Danışan dağı aşmış, danışmayan yolu şaşmış: Bilmediklerini bilenlere sorarak öğrenenler en güç işlerin bile altından kalkabilir. Bunu yapmayanlar ise güçlükler içinde yuvarlanır.
Darı unundan baklava, incir ağacından oklava olmaz: Kötü gereçle iyi bir eser yapılmayacağı gibi yeteneksiz kişilerden iyi bir iş beklenmez.
Davetsiz gelen döşeksiz oturur: Kişi bir yere davet edilmeden asla gitmemelidir. Gittiği takdirde istediği gibi ağırlanmayacağını bilmelidir.
Davul birinin boynunda, tokmak bir başkasının elinde: Sorumluluk birinde fakat başka birinin sözü geçer.
Davul dengi dengine çalar: Dostluklarda, evlenmelerde vb. durumlarda (zenginlik, makam, huy gibi) kişiler kendilerine uygun kişileri seçmelidir.
Davulun sesi uzaktan hoş gelir: Kimi durumlar, ona uzaktan bakana çok hoş gelir. O durumun içinde olanlara ise rahatsızlık verebilir.
Dayak cennetten çıkmıştır: Dayak oldukça kutsi bir eğitim aracıdır. Dövmenin eğitici, korkutucu bir etkisi olduğunu anlatmak için kullanılır.
Dazlayan daza düşer, kel başlı kıza düşer: Bir şeyi beğenmekte çok seçici olan kimseler sonunda istemediği bir şeyle karşılaşır.
Değirmen iki taştan, muhabbet iki baştan: Sevgi, değirmenin iki taştan oluştuğu gibi iki kişi arasında olur.
Deli arlanmaz, soyu arlanır: Deli yaptığı bir işten dolayı kendini sorumlu tutmaz ama yakınları onların davranışlarından utanırlar.
Deli deliden hoşlanır, imam ölüden: Kişi, kendisine her açıdan benzeyen ve ona fayda sağlayan şeylerden hoşlanır.
Deli deliyi görünce değneğini saklar: Saldırgan kişiler, saldırgan kişilerden çekinir.
Deli kız düğün etmiş, kendi baş sedire geçmiş: Kendini bilmeyen kişiler, gelenek ve görenekleri terk ederek kendini konuk yerine koyar.
Deliden al uslu haberi: Deli olan kimse hiçbir şeyi saklayamadığı için bildiği ve gördüğü şeylere bir şeyler katmadan söyler. Dolayısıyla en doğru haberi vermiş olur.
Delikli boncuk yerde kalmaz: Bir şekilde bir işe yarayan bir şeyin mutlaka bir isteklisi bulunur.
Delikli taş yerde kalmaz: Bir mahareti, yeteneği, becerisi olan kimse mutlaka bir işin başına geçer.
Delilsiz cennete bile girilmez: Bir kimsenin istediği bir şeye kavuşabilmesi için bir yol gösterene ihtiyacı vardır.
Deliye bal tattırmışlar, çarşıda katran bırakmamış: Akıldan yoksun kişiler bir kez bir şeyin tadını alsalar o ve ona benzer şeylere ulaşmak için can atarlar.
Deliye her gün bayram: Bir işle meşgul olmayan bir sorumluluk taşımayan kişi için her gün bayramdır. Bunlar gamsız, kedersiz ve sorumluluktan uzak kişilerdir.
Demir ıslanmaz, deli uslanmaz: Kişi ve nesnelerin bazı özelliklerini değiştirmek mümkün değildir.
Demir tavında dövülür: Her şey için kritik dönemler vardır. Bunun zamanı geçerse bir sonuç alınmaz. Yaşı ilerlemiş bir kimsenin eğitiminden bir sonuç almak çok zor olur.
Demircinin canı demirden berk gerek: Zor işleri yapacak kişilerin bu zorluğu yenecek azim ve kararlılıkları olmalıdır.
Deniz kenarında dalga eksik olmaz: Bazı ortamlarda tartışmanın, münakaşanın olması kaçınılmazdır.
Denizdeki balığın pazarlığı olmaz: Görünürde olmayan ele geçmemiş bir nesnenin alım ve satımı üzerinde konuşmak boşunadır.
Denize düşen yılana sarılır: Çok büyük tehlike içinde bulunan kimse, kendisine tehlikeli olabilecek şeylerden bile yardım umar.
Derdini söylemeyen derman bulamaz: Kötü durumda olan kişiler bu durumlarını kendisine yardım edebilecek kimselere açmalıdır. Derdine de bu şekilde çare bulur.
Dereyi geçerken at değiştirilmez: Bir işe kimlerle ve nasıl başlanılmışsa o iş aynı şekilde bitirilmelidir.
Dereyi, tepeyi sel bilir, iyiyi kötüyü el bilir: Nasıl ki dereyi ve tepeyi sel bilirse onun gibi kişiler de insanların iyi ve kötüsünü ayırt edebilir.
Derin su yavaş akar: Bilgili ve deneyimli kişiler kararlarında ve konuşmalarında sabırlı olur.
Dertsiz baş olmaz: Herkesin mutlaka bir derdi vardır.
Dertsiz baş terkide gerek: Kişiler ancak öldükten sonra dertten kurtulabilir.
Derviş tekkede, hacı Mekke'de bulunur: Kişi, uğraştığı, meslek edindiği şeylerle ilgili yerde bulunur.
Dervişin fikri ne ise zikri de odur: Bir insan davranış, hareket ve sözleriyle düşündüklerini belli ettirip açığa vurur.
Destursuz bağa gidilmez: Bir işi izin almadan yapan bir şekilde bunun cezasını görür.
Deveden büyük fil var: Hiçbir insan sahip olduğu makam ve varlıkla övünmemeli, kimseyi hor görmemelidir. Ondan üstünü her zaman vardır.
Devenin derisi eşeğe yük olur: Zengin olan kişiler ne kadar fakir olsalar da yoksullara göre oldukça varlıklıdır.
Deveye bindikten sonra çalı ardına gizlenilmez: Herkesin bildiği, gördüğü bir yerdeki bir olayı gizlemeye çalışmak boştur.
Deveyi yardan uçuran bir tutam ottur: Açgözlülük insanı küçük menfaatler peşinde koşturur, felâketlerle karşı karşıya bırakır ve ona olabildiğince zarar verir.
Deveyi yük değil zelber yıkar: Bir kişiye asıl işin yanında sürekli ıvır zıvır, boş işler verilirse o kişi asıl işini yapamaz.
Devlet adama ayağıyla gelmez: İnsan ancak çalışarak çabalayarak zengin olur. Mal ve şans gelip kişiyi bulmaz.
Devletin malı deniz, yemeyen domuz: Devlete zarar vermeyi alışkanlık hâline getirenlere göre devletin malı sonsuzdur. Yolsuzluk yapmayan da aptaldır.
Dibi görünmeyen sudan geçme: Kişi iyi bilmediği bir şeye girişmemelidir.
Diken battığı yerden çıkar: Kişiye zarar hangi yönden gelmişse o zarar yine aynı yoldan giderilir.
Dikensiz gül olmaz: Güzel şeylerin kusurlu, eksik ve kötü yanları da olabilir. Bu güzel şeyleri elde etmek istiyorsak bu şeylerin hoşa gitmeyen bu yanlarını da hoş görmeliyiz.
Dil yüreğin kepçesidir: Bir kişinin içinde ne geçerse içinde hangi duygular yer alırsa onu ortaya çıkarır.
Dilenci dilenciyi istemez; ev sahibi ikisini de: Bir kişiden yardım isteyen kendisine yapılacak yardımın aksaması nedeniyle başka birinin de aynı kişiden yardım istemesinden hoşlanmaz. Yardım yapması beklenen kimse ikisinden de hoşlanmaz.
Dilencinin torbası dolmaz: Dilenen, istemeye alışık kimselerin isteklerinin sonu gelmez.
Dilim seni dilim dilim dileyim, başıma geleni senden bileyim: İnsanların başına gelen sıkıntılar çoğu zaman dilinden gelir. Neyi, ne zaman, nasıl konuşacağını bilmeyen kişi felaketlerden kendisini kurtaramaz.
Dilin cismi küçük, cürmü büyük: Dil cismen küçüktür, ama kimi zaman sarf ettiği kötü sözler insanın başını belâya sokup felakete sebep olabilir.
Dilin kemiği yok: Dil, yapısı itibariyle kemik içermez. Dil, her türlü kelimeyi kolayca çıkarabildiği için bazen çelişkili sözler de söyleyebilir.
Dilini eşek arısı soksun: Hoşa gitmeyen kişiyi üzen şeyleri konuşan kimseye söylenen bir ilenme sözüdür.
Dinsizin hakkından imansız gelir: Ahlaksız, terbiyesiz kişinin hakkından, ancak ondan daha kötü ve ahlaksız kimse gelebilir.
Doğmadık çocuğa don biçilmez: Ele geçeceği, ortaya çıkacağı henüz belli olmayan bir şey için önceden bir karara varılmamalıdır.
Doğru söyleyeni dokuz köyden kovarlar: Bazı ortamlarda söylenen doğru söz çok kimseyi rahatsız edebilir. Bunlar, kötü tarafları yüzlerine vurulan insanlar tarafından hor görülür.
Doğru söyleyenin bir ayağı üzengide gerek: Doğru konuşmak kişilerin işine gelmediği için herkes onunla uğraşır. O, doğru konuşmakla bazılarını üzecektir. Onun için doğru sözlü kişi bulunduğu yerden ayrılmaya hazır olmalıdır.
Doğru söz acıdır: İnsanların kusurlarını, eksiklerini, yanlışlarını söylemek kişilere acı verir.
Doğruluk minarede kalmış: Dünyada doğru hiç kimse yoktur. Hiç kimse dışarıdan göründüğü gibi değildir.
Doğrunun yardımcısı Allah'tır: Doğruluğu kendine rehber edinen kimselere Allah en büyük yardımcıdır.
Dokuz at bir kazığa bağlanmaz: Bir işin başına bir kişi olmalı ki anlaşmazlık çıkmasın.
Domuzdan toklu çıkmaz: Kötü huylu kişinin soyu iyi olmaz.
Domuzun kuyruğunu kes yine domuzdur: Doğuştan kötü olan kişileri ne yaparsak yapalım o bozukluklarını yok edemeyiz.
Dost acı söyler: Kusurlarımızı gördükleri halde bizi üzmemek için söylemeyenler bulunabilir. Gerçek dostlar bunları söylemeyi bir görev bilir.
Dost başa, düşman ayağa bakar: Ayak, olumsuzluğun, düşmenin; baş da yükselmenin göstergesidir. Dost, yükselmemizi beklediği için başa, düşman da düşmemizi beklediği için ayağımıza bakar.
Dost dostun ayıbını yüzüne söyler: Bir kişinin gerçek dostu yanlışları dostunun yüzüne söyleyendir. Bu da ona çok şey katar, onu düzeltir.
Dost dostun eyerlenmiş atıdır: Gerçek dost, en zor zamanında dostunun yardımına koşmaya hazır vaziyet alan kişidir.
Dost ile ye, iç, alışveriş etme: Ticaret, alışveriş kişiyi menfaatini düşünmeye sevk eder. Dost kalmak isteyenler birbirleriyle alış veriş etmemelidir.
Dostluk kantarla alışveriş miskalle: İş ve uğraşlar dostluktan uzak tutulmalıdır.
Dostun attığı taş baş yarmaz: Dostlarımız bizi ne denli incitirse incitsin, bu hiçbir zaman gücümüze gitmemelidir. Çünkü bunu iyi niyetle ve iyiliğimiz için yaparlar.
Dut kurusu ile yar sevilmez: Özveri olmadan büyük şeylere kavuşmak mümkün değildir.
Duvarı nem, insanı gam yıkar: Bir demirin paslanmasına nem nasıl sebep olursa bir insanın çökmesine de dertler ve sıkıntılar sebep olur.
Düğün aşıyla dost ağırlanmaz: Ortak bir mal ile kişi sevdiklerini ağırlamamalıdır. Kişi, özel uğraşla dostunu ağırlamalıdır.
Dünya malı dünyada kalır: İnsan öldüğü zaman malını öbür dünyaya götürmez. Bu maldan ancak yaşadığı sürece yararlanabilir. Öyleyse gereksinmelerimizi karşılamak için kendimizi sıkıntıya sokmadan servetimizi rahat rahat harcamalıyız.
Dünya Sultan Süleyman'a bile kalmamış: Hz. Süleyman, zenginliğiyle de tanınırdı. Allah'ın izniyle çok şeye hükmederdi. O, dünyadan bir şey götürmediğine göre bizler dünyanın geçiciliğine aldanmamalıyız.
Düşenin dostu olmaz: Makam, mevki, mal, mülk sahibi kişilerin dostları çoktur. Kişi bunlardan yoksun düşünce çevresinde kimse kalmaz. Kimse zor durumlarda, felaketlerde insanın yanında yer almaz.
Düşmez kalkmaz bir Allah: Hayatta hiçbir şey olduğu gibi kalmaz. Sağlık, zenginlik, varlık bir anda tersine dönebilir.
Düt demeye dudak gerek: Bir işin gerçekleşebilmesi ancak gerekli koşulların oluşmasıyla olur.
Ayrıca bakınız
Dağ ardında olsun da yer altında olmasın: Kişi yaşasın da uzakta olsun hiç önemli değildir.
Dağ başı dumansız olmaz: Yüksek mevkilere, makamlara gelmiş ve sorumluluk alan kimselerin başında dert eksik olmaz.
Dağ başına kış gelir, insanın başına iş gelir: Kış, soğuk ilkin yüksek yerlere gelir. Bunun gibi insanın başı da felaketlerden kurtulmaz.
Dağ dağa kavuşmaz, insan insana kavuşur: İnsan, her nerede olursa olsun bir gün diğerine kavuşabilir.
Dağ ne kadar yüce olsa yol üstünden aşar: İmkânsız olan zorlukların da üstesinden gelinebilecek bir yol vardır. Azimli, sabırlı olmak gerekir.
Dağda bağın var, yüreğinde dağın var: Belli bir varlığı olan kimse varlığını sürekli düşünüp bir korku içinde hayatını devam ettirir.
Dağda gez, belde gez insafı elden bırakma: Eşkıya olsan dahi insaflı olmaktan kaçınma.
Dağları ıssız sanma, körleri gözsüz sanma: Aslında bazı şeylerden yoksun gibi görünen kişi ve nesnelerin birçok şeye gebe oldukları bilinen bir gerçektir.
Daha iyisi can sağlığı: Bulunabileceklerin en iyisi oldu.
Damlaya damlaya göl olur: Küçük ve önemsiz gibi görünen şeyler birikerek büyük şeyleri oluşturur.
Danışan dağı aşmış, danışmayan yolu şaşmış: Bilmediklerini bilenlere sorarak öğrenenler en güç işlerin bile altından kalkabilir. Bunu yapmayanlar ise güçlükler içinde yuvarlanır.
Darı unundan baklava, incir ağacından oklava olmaz: Kötü gereçle iyi bir eser yapılmayacağı gibi yeteneksiz kişilerden iyi bir iş beklenmez.
Davetsiz gelen döşeksiz oturur: Kişi bir yere davet edilmeden asla gitmemelidir. Gittiği takdirde istediği gibi ağırlanmayacağını bilmelidir.
Davul birinin boynunda, tokmak bir başkasının elinde: Sorumluluk birinde fakat başka birinin sözü geçer.
Davul dengi dengine çalar: Dostluklarda, evlenmelerde vb. durumlarda (zenginlik, makam, huy gibi) kişiler kendilerine uygun kişileri seçmelidir.
Davulun sesi uzaktan hoş gelir: Kimi durumlar, ona uzaktan bakana çok hoş gelir. O durumun içinde olanlara ise rahatsızlık verebilir.
Dayak cennetten çıkmıştır: Dayak oldukça kutsi bir eğitim aracıdır. Dövmenin eğitici, korkutucu bir etkisi olduğunu anlatmak için kullanılır.
Dazlayan daza düşer, kel başlı kıza düşer: Bir şeyi beğenmekte çok seçici olan kimseler sonunda istemediği bir şeyle karşılaşır.
Değirmen iki taştan, muhabbet iki baştan: Sevgi, değirmenin iki taştan oluştuğu gibi iki kişi arasında olur.
Deli arlanmaz, soyu arlanır: Deli yaptığı bir işten dolayı kendini sorumlu tutmaz ama yakınları onların davranışlarından utanırlar.
Deli deliden hoşlanır, imam ölüden: Kişi, kendisine her açıdan benzeyen ve ona fayda sağlayan şeylerden hoşlanır.
Deli deliyi görünce değneğini saklar: Saldırgan kişiler, saldırgan kişilerden çekinir.
Deli kız düğün etmiş, kendi baş sedire geçmiş: Kendini bilmeyen kişiler, gelenek ve görenekleri terk ederek kendini konuk yerine koyar.
Deliden al uslu haberi: Deli olan kimse hiçbir şeyi saklayamadığı için bildiği ve gördüğü şeylere bir şeyler katmadan söyler. Dolayısıyla en doğru haberi vermiş olur.
Delikli boncuk yerde kalmaz: Bir şekilde bir işe yarayan bir şeyin mutlaka bir isteklisi bulunur.
Delikli taş yerde kalmaz: Bir mahareti, yeteneği, becerisi olan kimse mutlaka bir işin başına geçer.
Delilsiz cennete bile girilmez: Bir kimsenin istediği bir şeye kavuşabilmesi için bir yol gösterene ihtiyacı vardır.
Deliye bal tattırmışlar, çarşıda katran bırakmamış: Akıldan yoksun kişiler bir kez bir şeyin tadını alsalar o ve ona benzer şeylere ulaşmak için can atarlar.
Deliye her gün bayram: Bir işle meşgul olmayan bir sorumluluk taşımayan kişi için her gün bayramdır. Bunlar gamsız, kedersiz ve sorumluluktan uzak kişilerdir.
Demir ıslanmaz, deli uslanmaz: Kişi ve nesnelerin bazı özelliklerini değiştirmek mümkün değildir.
Demir tavında dövülür: Her şey için kritik dönemler vardır. Bunun zamanı geçerse bir sonuç alınmaz. Yaşı ilerlemiş bir kimsenin eğitiminden bir sonuç almak çok zor olur.
Demircinin canı demirden berk gerek: Zor işleri yapacak kişilerin bu zorluğu yenecek azim ve kararlılıkları olmalıdır.
Deniz kenarında dalga eksik olmaz: Bazı ortamlarda tartışmanın, münakaşanın olması kaçınılmazdır.
Denizdeki balığın pazarlığı olmaz: Görünürde olmayan ele geçmemiş bir nesnenin alım ve satımı üzerinde konuşmak boşunadır.
Denize düşen yılana sarılır: Çok büyük tehlike içinde bulunan kimse, kendisine tehlikeli olabilecek şeylerden bile yardım umar.
Derdini söylemeyen derman bulamaz: Kötü durumda olan kişiler bu durumlarını kendisine yardım edebilecek kimselere açmalıdır. Derdine de bu şekilde çare bulur.
Dereyi geçerken at değiştirilmez: Bir işe kimlerle ve nasıl başlanılmışsa o iş aynı şekilde bitirilmelidir.
Dereyi, tepeyi sel bilir, iyiyi kötüyü el bilir: Nasıl ki dereyi ve tepeyi sel bilirse onun gibi kişiler de insanların iyi ve kötüsünü ayırt edebilir.
Derin su yavaş akar: Bilgili ve deneyimli kişiler kararlarında ve konuşmalarında sabırlı olur.
Dertsiz baş olmaz: Herkesin mutlaka bir derdi vardır.
Dertsiz baş terkide gerek: Kişiler ancak öldükten sonra dertten kurtulabilir.
Derviş tekkede, hacı Mekke'de bulunur: Kişi, uğraştığı, meslek edindiği şeylerle ilgili yerde bulunur.
Dervişin fikri ne ise zikri de odur: Bir insan davranış, hareket ve sözleriyle düşündüklerini belli ettirip açığa vurur.
Destursuz bağa gidilmez: Bir işi izin almadan yapan bir şekilde bunun cezasını görür.
Deveden büyük fil var: Hiçbir insan sahip olduğu makam ve varlıkla övünmemeli, kimseyi hor görmemelidir. Ondan üstünü her zaman vardır.
Devenin derisi eşeğe yük olur: Zengin olan kişiler ne kadar fakir olsalar da yoksullara göre oldukça varlıklıdır.
Deveye bindikten sonra çalı ardına gizlenilmez: Herkesin bildiği, gördüğü bir yerdeki bir olayı gizlemeye çalışmak boştur.
Deveyi yardan uçuran bir tutam ottur: Açgözlülük insanı küçük menfaatler peşinde koşturur, felâketlerle karşı karşıya bırakır ve ona olabildiğince zarar verir.
Deveyi yük değil zelber yıkar: Bir kişiye asıl işin yanında sürekli ıvır zıvır, boş işler verilirse o kişi asıl işini yapamaz.
Devlet adama ayağıyla gelmez: İnsan ancak çalışarak çabalayarak zengin olur. Mal ve şans gelip kişiyi bulmaz.
Devletin malı deniz, yemeyen domuz: Devlete zarar vermeyi alışkanlık hâline getirenlere göre devletin malı sonsuzdur. Yolsuzluk yapmayan da aptaldır.
Dibi görünmeyen sudan geçme: Kişi iyi bilmediği bir şeye girişmemelidir.
Diken battığı yerden çıkar: Kişiye zarar hangi yönden gelmişse o zarar yine aynı yoldan giderilir.
Dikensiz gül olmaz: Güzel şeylerin kusurlu, eksik ve kötü yanları da olabilir. Bu güzel şeyleri elde etmek istiyorsak bu şeylerin hoşa gitmeyen bu yanlarını da hoş görmeliyiz.
Dil yüreğin kepçesidir: Bir kişinin içinde ne geçerse içinde hangi duygular yer alırsa onu ortaya çıkarır.
Dilenci dilenciyi istemez; ev sahibi ikisini de: Bir kişiden yardım isteyen kendisine yapılacak yardımın aksaması nedeniyle başka birinin de aynı kişiden yardım istemesinden hoşlanmaz. Yardım yapması beklenen kimse ikisinden de hoşlanmaz.
Dilencinin torbası dolmaz: Dilenen, istemeye alışık kimselerin isteklerinin sonu gelmez.
Dilim seni dilim dilim dileyim, başıma geleni senden bileyim: İnsanların başına gelen sıkıntılar çoğu zaman dilinden gelir. Neyi, ne zaman, nasıl konuşacağını bilmeyen kişi felaketlerden kendisini kurtaramaz.
Dilin cismi küçük, cürmü büyük: Dil cismen küçüktür, ama kimi zaman sarf ettiği kötü sözler insanın başını belâya sokup felakete sebep olabilir.
Dilin kemiği yok: Dil, yapısı itibariyle kemik içermez. Dil, her türlü kelimeyi kolayca çıkarabildiği için bazen çelişkili sözler de söyleyebilir.
Dilini eşek arısı soksun: Hoşa gitmeyen kişiyi üzen şeyleri konuşan kimseye söylenen bir ilenme sözüdür.
Dinsizin hakkından imansız gelir: Ahlaksız, terbiyesiz kişinin hakkından, ancak ondan daha kötü ve ahlaksız kimse gelebilir.
Doğmadık çocuğa don biçilmez: Ele geçeceği, ortaya çıkacağı henüz belli olmayan bir şey için önceden bir karara varılmamalıdır.
Doğru söyleyeni dokuz köyden kovarlar: Bazı ortamlarda söylenen doğru söz çok kimseyi rahatsız edebilir. Bunlar, kötü tarafları yüzlerine vurulan insanlar tarafından hor görülür.
Doğru söyleyenin bir ayağı üzengide gerek: Doğru konuşmak kişilerin işine gelmediği için herkes onunla uğraşır. O, doğru konuşmakla bazılarını üzecektir. Onun için doğru sözlü kişi bulunduğu yerden ayrılmaya hazır olmalıdır.
Doğru söz acıdır: İnsanların kusurlarını, eksiklerini, yanlışlarını söylemek kişilere acı verir.
Doğruluk minarede kalmış: Dünyada doğru hiç kimse yoktur. Hiç kimse dışarıdan göründüğü gibi değildir.
Doğrunun yardımcısı Allah'tır: Doğruluğu kendine rehber edinen kimselere Allah en büyük yardımcıdır.
Dokuz at bir kazığa bağlanmaz: Bir işin başına bir kişi olmalı ki anlaşmazlık çıkmasın.
Domuzdan toklu çıkmaz: Kötü huylu kişinin soyu iyi olmaz.
Domuzun kuyruğunu kes yine domuzdur: Doğuştan kötü olan kişileri ne yaparsak yapalım o bozukluklarını yok edemeyiz.
Dost acı söyler: Kusurlarımızı gördükleri halde bizi üzmemek için söylemeyenler bulunabilir. Gerçek dostlar bunları söylemeyi bir görev bilir.
Dost başa, düşman ayağa bakar: Ayak, olumsuzluğun, düşmenin; baş da yükselmenin göstergesidir. Dost, yükselmemizi beklediği için başa, düşman da düşmemizi beklediği için ayağımıza bakar.
Dost dostun ayıbını yüzüne söyler: Bir kişinin gerçek dostu yanlışları dostunun yüzüne söyleyendir. Bu da ona çok şey katar, onu düzeltir.
Dost dostun eyerlenmiş atıdır: Gerçek dost, en zor zamanında dostunun yardımına koşmaya hazır vaziyet alan kişidir.
Dost ile ye, iç, alışveriş etme: Ticaret, alışveriş kişiyi menfaatini düşünmeye sevk eder. Dost kalmak isteyenler birbirleriyle alış veriş etmemelidir.
Dostluk kantarla alışveriş miskalle: İş ve uğraşlar dostluktan uzak tutulmalıdır.
Dostun attığı taş baş yarmaz: Dostlarımız bizi ne denli incitirse incitsin, bu hiçbir zaman gücümüze gitmemelidir. Çünkü bunu iyi niyetle ve iyiliğimiz için yaparlar.
Dut kurusu ile yar sevilmez: Özveri olmadan büyük şeylere kavuşmak mümkün değildir.
Duvarı nem, insanı gam yıkar: Bir demirin paslanmasına nem nasıl sebep olursa bir insanın çökmesine de dertler ve sıkıntılar sebep olur.
Düğün aşıyla dost ağırlanmaz: Ortak bir mal ile kişi sevdiklerini ağırlamamalıdır. Kişi, özel uğraşla dostunu ağırlamalıdır.
Dünya malı dünyada kalır: İnsan öldüğü zaman malını öbür dünyaya götürmez. Bu maldan ancak yaşadığı sürece yararlanabilir. Öyleyse gereksinmelerimizi karşılamak için kendimizi sıkıntıya sokmadan servetimizi rahat rahat harcamalıyız.
Dünya Sultan Süleyman'a bile kalmamış: Hz. Süleyman, zenginliğiyle de tanınırdı. Allah'ın izniyle çok şeye hükmederdi. O, dünyadan bir şey götürmediğine göre bizler dünyanın geçiciliğine aldanmamalıyız.
Düşenin dostu olmaz: Makam, mevki, mal, mülk sahibi kişilerin dostları çoktur. Kişi bunlardan yoksun düşünce çevresinde kimse kalmaz. Kimse zor durumlarda, felaketlerde insanın yanında yer almaz.
Düşmez kalkmaz bir Allah: Hayatta hiçbir şey olduğu gibi kalmaz. Sağlık, zenginlik, varlık bir anda tersine dönebilir.
Düt demeye dudak gerek: Bir işin gerçekleşebilmesi ancak gerekli koşulların oluşmasıyla olur.
Ayrıca bakınız
D harfi
ile başlayan atasözleri ve anlamları
Elinize sağlık
YanıtlaSilTeşekkür eder, başarılar dilerim.
YanıtlaSilÇok güzel tek uzun
YanıtlaSilTeşekkürler
Sil