Çeşitli yerlerde medrese öğrenimi görmüş, Erzurum ve
Trabzon medreselerindeki eğitiminden sonra İstanbul'a gelip Mustafa Reşit Paşa
ile yakınlık kurmuştur. Bu ara Divan-ı Hümayun kalemine girip burada kâtiplik
yapmış olan Bayburtlu Zihni gerek yurt dışında gerekse yurt içinde
birçok yeri dolaşmıştır.
Bayburtlu Zihni, hem divan tarzı hem de âşık tarzı
şiirleriyle tanınır. Arapça ve Farsça şiirler bile kaleme alır. Aruz
ölçüsüyle daha çok şiir kaleme almasına karşın asıl ününü ise âşık tarzında ve
hece ölçüsüyle yazdığı şiirleriyle kazanır.
Hece ölçüsüyle yazdığı şiirlerinde sevgili, gurbet ve
aşkı işler. Bayburtlu Zihni, sürekli olarak divan şairi olma kaygısı gütmüştür.
Hece ölçüsüyle kaleme aldığı koşma ve destanlarında oldukça sade ve anlaşılır
bir dil kullanan Bayburtlu Zihni'nin aruz ölçüsüyle yazdığı şiirlerinde ise dil
oldukça ağırdır. Şairliğinin yanında düzyazı türünde de eserler kaleme alır.
Bayburtlu Zihni, divan tarzında yazdığı gazellerinde
divan şairlerinden Fuzuli, Baki, Nedim ve Şeyh Galip'in etkisi altında kalır.
Yine halk şairlerinden Karacaoğlan ve Ercişli Emrah'ın etkisi bazı şiirlerinde
görülür.
Haksızlıklara karşı hicivleriyle mücadele etmiş,
hicivlerinde zaman zaman kaba küfürlere dahi başvurmuştur. Bayburtlu
Zihni, gittiği her yerde mutlaka taşlanacak birini bulmuştur.
Kadı, kaymakam gibi kişileri bile taşlamaktan geri durmamış dolayısıyla
memuriyet görevlerinde uzun süre kalamamıştır.
Sergüzeştname (kendi başından geçen manzum bir hayat
öyküsü) adlı bir mesnevisi, Divan'ı ve Kitab-ı Hikâye-i Garibe (Haksızlığa
uğramış bir gencin macerası) adlı eserleri bulunmaktadır. Divanında divan
şiirinin bütün şekilleriyle yazılmış şiirler vardır.
1828'de Bayburt'un Ruslar tarafından işgalinden sonra
gördüğü büyük zararı anlatan koşma tarzındaki ağıdı büyük ses getirir.
"Vardım ki yurdundan ayak götürmüş / Yavru gitmiş ıssız otağı kalmış"
şeklinde başlayan ünlü koşması sonraki zamanlarda bestelenir.
Bayburtlu Zihni, 1859'de Trabzon yakınlarındaki
Holasan (Bahçeyaka) köyünde ölür. Mezarı sonraki zamanlarda Bayburt'a
taşınmıştır.
Örnek 1
VARDIM Kİ YURDUMDAN AYAK GÖTÜRMÜŞ
Vardım ki yurdumdan ayak götürmüş
Yavru gitmiş ıssız kalmış otağı
Camlar şikest olmuş meyler dökülmüş
Sakiler meclisten çekmiş ayağı
Kangı dağda bulsam ben o merali
Kangı yerde görsem çeşm-i gazalı
Avcılardan kaçmış ceylan misali
Göçmüş dağdan dağa yoktur durağı
Laleyi sümbülü gülü har almış
Zevk u şavk ehlini ah ü zar almış
Süleyman tahtını sanki mar almış
Gama tebdil olmuş ülfetin çağı
Zihni dert elinden her zaman ağlar
Sordum ki bağ ağlar bağban ağlar
Sümbüller perişan güller kan ağlar
Şeyda bülbül terk edeli bu bağı
Bayburtlu Zihni
Örnek 2
YIKMIŞ
ÇADIRLARIN GÖÇ ETMİŞ LEYLA
Yıkmış çadırların göç etmiş Leyla
Vardım ki boş kalmış yar otakları
Dağı mesken etmiş biçare Mecnun
Akıtmış gözünden kan ırmakları
Zeyd ile göndermiş Leyla'ya name
Dedi iyi getirdim ağyarı kama
Akıbet yar oldun İbni selama
Neyledin ettiğin o misakları
Zihni'yim akıttım didem yaşların
Yedi yıl bekledim bulak başların
Dağıt bu derneği sav savaşların
Bozuldu kabail ittifakları
Bayburtlu Zihni
Ayrıca bakınız
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder