1799'da Moskova'da dünyaya gelen Puşkin, 1837'de Petersburg'da ölür. Babası Lergev Lvoviç ve annesi Osipovna, oldukça eğitimli kişilerdir.
Puşkin'in oldukça soylu ve bir o kadar da
gösterişe önem veren bir ailesi vardır. Ailesinin gösteriş düşkünü olması ve
zamanlarının çoğunu balolarda geçirmesi Puşkin'in aile şefkatinden uzak
yetişmesine neden olur. Puşkin'in evlilik aşaması da tıpkı yaşamı gibi zorlu
bir döneme işaret eder. Aleksandr Puşkin, rütbeli bir memurun kızı olan Natalya
ile zorlu bir sürecin ardından evlenir.
Aleksandr Puşkin, daha sekiz yaşındayken
Fransızca ve Rusça öğrenir. 12 yaşına geldiği zaman I. Aleksandr tarafından
açılan okula gönderilir. Okulun altı yılı süresince tıpkı okuldaki diğer
öğrenciler gibi dış dünyadan koparılarak eğitime tabi tutulur. Yine eğitiminde
Yaşlı dadı önemli bir yer tutar. Yaşlı dadısının anlattığı Rus masal ve
türküler Puşkin'in üzerinde önemli etkiler oluşturur.
Aleksandr Puşkin'in hayatında
"yasak" kavramı ile sık sık karşılaşılır. Rus Çarı tarafından Kafkasya'ya
atanır. Kafkasya dönüşünde Puşkin'in dört yıl süreyle Rusya'ya girişi
yasaklanır. Mihaylovskoye köyünde hayatına devam etmek zorunda kalır. Bundan sonra yazdıkları Rus Çarı
tarafından sansürlenir. Sık sık yaşanan polis baskınları ve aşk maceraları Puşkin'in
hayatının adeta bir parçası olur.
Hem şair hem de romancı olan Puşkin, modern Rus edebiyatının kurucusu sayılır. Şiirleriyle ön plana çıkıp Rus şiirine altın çağını yaşatır. Öyle ki dönemin tanınmış şair ve yazarları, Puşkin'in evine gelip gidenler arasında yer alır. Romantizm akımını benimseyen şair, Fransız kültürü etkisinde büyür.
Henüz
11 yaşında Fransız kültür ve edebiyatından etkilenerek Fransızca şiirler ve
komediler yazar. İlk yazdığı şiirleri daha çok toplumsal içerikli taşlamaları
içerir. Yazdığı birçok şiir yasaklanır. Şiirlerinde halkı isyana teşvik ettiği
gerekçesiyle sürgün edilir. Önce Kafkasya'ya oradan da Moldova'ya sürülen
Puşkin, bu sürgün yıllarında dahi şiir yazmaktan uzak kalmaz.
Şiirlerinde gerçekçilik akımının etkisinde olan Puşkin, kaba ve günlük konuşma diliyle de öne çıkar. Şiirlerinde gerçeği olduğu gibi aktarma yolunu seçer. Rus edebiyatı tarihinde şiir, ilk defa Puşkin döneminde herkes üzerinde hayranlık uyandırır. Puşkin'in şiir dili canlı ve kıvrak bir zekânın yansıması olarak yer alır.
Rus ve Dünya edebiyatına birçok önemli yapıt kazandıran Puşkin, eserlerinde ulusal ve yerli değerlere ağırlık verir. "Erzurum" ilimiz de Aleksandr Puşkin'in eserlerinde geçer. Şiirlerinde coşkulu bir söyleyişi benimseyen Puşkin, düzyazı türlerinde yazdığı eserlerinde oldukça gerçekçi davranır. "Kafkas Esiri" ve "Bahçesaray" adlı destanlarını Rus Çarı tarafından Kafkasya'ya atandığı dönemde yazar.
"Çingeneler" şiirini de sürgün yıllarında kaleme alır.
Aleksandr Puşkin, "Erzurum Yolculuğu" eserinde Rus ordusuna katılma sürecini, Moskova'dan uzaklaşıp Osmanlı topraklarına gelişini ve yoldaki izlenimlerini anlatır.
Rusya'yı tehdit eden isyanları anlattığı "Yüzbaşının Kızı" adlı romanı en önemli yapıtıdır.
Kendisine rehber olarak gördüğü Jukovskiy, Puşkin'in ölümünden sonra: "Rus
şiirinin güneşi battı." ifadesini sarf eder.
Aleksandr Puşkin'in ölümü tıpkı yaşamı gibi olaylı olur. Rus ordusunda keskin
nişancı birisiyle düelloya girişir. Bu düelloda karnından yaralanır. İki gün
boyunca can çekişen Puşkin, bir kış günü dünyaya veda eder. Halk üzerindeki
etkisinden korkan Ruslar, onun mezarını bir gece yarısı kiliseden Mihaylovskoye
nakledip toprağa verirler.
Rusya'nın milli şairi olarak kabul edilen
Aleksandr Puşkin'in ölümünden sonra Gogol; "Puşkin, olağanüstü bir
olaydır." derken; Dostoyevski; "Puşkin, gelecekten bize haber veren
bir peygamberimizdir." ifadesini sarf eder.
Eserleri
Yüzbaşının Kızı (roman)
Maça Kızı (öykü)
Çingeneler (şiir)
Bahçesaray Çeşmesi (manzum öykü)
Biyelkin'in Hikâyeleri (öykü)
Ayrıca bakınız
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder